FORM VE KOMPOZİSYON
Mustafa BULAT*
FORM AND COMPOSITION
Variaties of shapes exist in the nature. To benefit from these shapes, one should investigate them with a researching attitude. The shape of a seashell, the shape of gravels, trees, and everything in the nature are objects for our research. The reason behind the success of most well-known Artists today is the fact that they can use the forms and shapes in the nature as basis to develop their work according to their own purposes. Henry Moore used the shapes of gravels and bones, and many architects have been synthesizing shapes of seashells to form their compositions. Artists should benefit from Nature to develop their form information before they start their composing their work because nature offers the widest warieties of opportunities. For example, forms of seashells and gravels are important means for us in composing our research. Nowadays, well-known artists owe their success to their ability to employ forms in the nature to compose their work and use them according to their own purposes.
Key words: Form :Composition, Sculpture, Light-Shade
Anahtar kelimeler: Form ,Komposizyon, Heykel, Işık-gölge.
İnsanoğlu, sözel iletişimi kullanmaya başlamadan önce, resim ve heykel yaparak, iletişim kurmaya başlamış ve birikimlerini bu yolla gelecek kuşaklara aktarmışlardır. Antik Çağdan çok önceleri insanlar tarafından yapılmış keramik yapıtlardan ve yaşadıkları mağaraların duvarlarına kazımış oldukları resimlerden bu görüşü desteklemektedir. Mağara duvar resimlerinin ilk örnekleri, Lascoux ve Altamira mağra duvarlarında yer almaktadır. Söz konusu mağaralarda bulunan resimler, Antik Çağda yaşayan insanların, plastik sanatların sanat diliyle konuşmuş olduklarını göstermektedir. Ayrıca; bu resimleri ortaya koyan ilk insanların iki ve üç boyutlu heykellerde yapmış olduklarına da tanık olunmaktadır[1].
Bütün sanatlar, birer ifade, anlatım aracı, bir dil olarak kabul edilirse, plastik sanatları birbirinden ayıran farklılığın, anlatmada kullanılan materyal ve düşünce farklılığından doğmuş olduğuna tanık olunur[2]. Her sanat dalı kendisine belirli bir yaklaşımı zorunlu kılar. Bir heykele yaklaşım ve onu algılamakla; bir resme yaklaşmak ve onu algılamak arasında farklılıklar bulunmaktadır. Heykel sanatı, üç boyutlu algılanırken; bu durum resim sanatında, tek yönlü olmaktadır. Resim sanatının, hangi olanaklarla neler verebileceği ve heykelin sanatının, resim sanatından, farklı olanaklara sahip olduğu bilinmelidir. Sanatın dilini, biçimcilikle insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bütün işaret ve semboller sistemi olarak da ele almak gerekir. İnsana özgü ve insancıl bir olgu olan sanat, tarihler boyunca, kendi amacı dışında, dinsel, toplumsal, moral ve politik amaçlara yönlendirilerek, bu tür amaçlar için kullanılmak istenmiştir[3]. Güzel Sanatlar alanının, bir ana sanat dalı olan heykel sanatı, diğer alanlardan farklı olarak, boşlukta üç boyutlu biçimle var-olur. Heykel gerçek bir boşluk içerisinde oluşur[4]. Yükseklik, derinlik ve hacimle boşlukta bir yer kaplayarak, mekan ve boşluğun içerisine bir anlam katar ve biçimlendirir[5]. Heykel sanatçısı, duygu ve düşüncelerini, üç boyutlu formlarla, görsel bir formda hissettirir, yapıtlarını ise üç boyutlu maddeleri biçimleyerek ortaya koyar[6].
Heykelin başka bir tanımı ise, ’’Güzel Sanatlar bünyesinde ve plastik sanatlar alt başlığında; oluşturulabilen; taştan yontularak, kilin birbirine eklenmesiyle, yığılarak ya da sanatçının amacına uygun olarak seçtiği malzemelerin, şu ya da bu şekilde, yan yana, üst üste getirilmesiyle, inşa edilerek yapılan, üç boyutlu, dokunulan, uzayda bir yer kaplayan biçimdir tarzında yapılmaktadır.[7] Üç boyutlu formlar, mekânda yükseklik ve genişlik gösterirler[8]. Heykel üç boyutlu oluşu nedeniyle, dokunulabilinir, etrafında gezilebilir, biçimle aynı atmosfer paylaşabilir ve heykelin gerçek bir ağırlığı vardır[9].()
Sanatta biçime düşen rol büyüktür, yine de biçim, her şey değildir, ancak biçimin olması bir yapıtın sonunu yaşamasını ortadan kaldırabilir[10]. Sanatta kullanılan form bazen biçim olarak da adlandırılmaktadır. Genel anlamıyla bir nesnenin, algılanan tüm maddi öğelerinin, kendine özgü bir düzen oluşturan bütünü olarak tanımlanmaktadır.[11] Bir başka tanımlamada form,’’bir nesnenin, görme ya da dokunma organlarıyla algılanabilmesini sağlayan kendine özgü gerçekliği’’ şeklinde açıklanmaktadır.[12] Form, plastik sanatlar alanında belli bir konunun üç boyutlu ve iki boyutlu olarak ifade ediliş biçimidir de denilebilir. Bir objenin fiziksel hacmini nasıl oluşturduğunu belirleyen kurallar topluluğu olarak da tanımlanabilir.
Sanat, gerçekte öz ve biçim arasındaki uyumdur. Biçim, sanatçının kendini ifade edip tanımlamasında çok önemli bir yer teşkil etmektedir. B.Brecht ’Sanatta formu ve formun geliştirilmesini önemsememek gerektiğine inanmak, safsatadan başka bir şey değildir’’ sözleriyle formun önemine açıklık getirmektedir[13].Sanatçının kendi biçimini yaratması ve dilini oluşturmasında deneysel çalışmaların, yoğun biçim araştırmalarının yapılmasının büyük önemi bulunmaktadır. Form araştırmalarına üç temel formdan başlamak gerekir (Res-1).
Resim-1: Geometrik formlardan kompozisyon_1
Bu üç temel formu, kare, üçgen ve daire oluşturmaktadır. Karakteristik özellik yönünden kare, dikey ve yataylardan oluşur. Üçgen de ise birbirini kesen diyagonal doğrulardan doğan hareketlilik görülür. Bu formlardan, daire dönen ve devamlı hareketlilik sağlayan bir özelliğe sahiptir.Öncelikle bu üç ana formu değişik düzenlemelerde ve yapılarda değişen; özelliklerinin uygulamalarla denenmesi, bu formları anlamayı daha da kolaylaştıracaktır.[14]
Bir düzlemde, dikey ve yatay düzende yerleştirilmiş kare; dengeli statik bir görünüm verirken, eğer konulduğu yüzeyin kenarlarına göre bir tarafa eğilirse, daha önceki statikliğini yitirip hareketli bir özelliğe sahip olacaktır. Kareye durgun ve statik yapısın veren dikey ve yatay çizgiler eğikleşecek, üçgende görülen, hareketlilik özelliğine benzer bir özelliğe sahip olacaktır.
Üçgen; açılarının değişebilirliği ölçüsünde, değişik hareket ve yön gösterici özelliğe sahiptir ve tabanı üzerine yatay olarak yerleştirilmiş ikizkenar veya eşkenar üçgen, sabitlik ve devamlılık etkisi verir. Üçgen yüzey üzerindeki her durumunda aynı hareket ve yön gösterme gücünü gösterir.
Daire ise; dönen ve devamlı hareketlilik özelliği gösteren bir forma sahiptir. Üçgen yüzeyde, pozisyonun değişmesi, etkisinin değişmesinde etken değildir. Özelliklerini anlatılan bu formlarla, bir takım kompozisyon araştırmalarına girmeden önce, özellikle sanatçı adayları kendi vücutlarında bu formları, hareket olarak yaşamayı denerlerse, bu biçimleri daha iyi anlar ve derinden kavrayabilirler (Res-2).
Temel geometrik formların yapısal ve görsel etütlerinden sonra, aynı karakterde ki formlarla oran farklılıklarından edilecek zıtlıklar içinde yapılacak kompozisyon düzenlemelerinde, form elamanlarının anlaşılması işimizi daha da kolaylaştıracaktır. Kare, dikdörtgen, üçgen ve dairelerle bir seri kompozisyon düzenlemelerine gidildiğinde, zıtlıklardan doğacak etkileri, formların yapı içindeki durumları incelenebilir. Yapılacak kompozisyon kurgulamalarında; uzun-kısa, geniş-dar, açık-koyu zıtlıklardan (kontrast) yararlanılabilir.Yapılacak kompozisyon düzenlemeleri için, sanat eğitimi alan bir sanatçı adayına, herhangi bir formül verilemez. Sanat eğitimi alan adaylar, ister kare karakterinde ki formlar olsun, ister üçgen ve daire olsun, sonsuza varan değişiklikte, formsal kompozisyon kurgulanmasına gidebilirler. Bu formlarla kompozisyon kurgulamalarında, oran kontrastlarından elde edilen görüntüler, bir hayli farklı boyutta olacaktır. Büyük bir kare, küçük bir karenin yanında aslından olduğundan daha büyük görünecektir.
Oranların ve formların kontrastlarından doğan bu plastik olanaklar, bir eser üretmede başvurulacak birikimlerdir. Temel geometrik formlarla ortaya konulan kompozisyon kurgulamalarında, formların yapılarının, bizi ilgilendirdiği kadar, oran kontrastları, yön ve hareket kontrastları, açık koyu kontrastları, biçim zemin kontrastları göz önünde bulundurulmalı ve yapıya katılmalıdır. Formların üç boyutta oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Temel geometrik formalar, hazır nesnelerden veya şekillendirilebilen her türlü üç boyutlu gereçlerden, modelaj yöntemiyle ortaya konabilir. Çevredeki nesnelerden edinilen ya da oluşturulan, küp küre, silindir, piramit, koni birbirlerinden karakter yönünden farklı formlardır. Bu farklılıklar, hareket farklılıkları ve ışık -gölge farklılıklarından oluşmaktadır. Küp düz yüzeylere sahip, yatay ve dikey hareketlerle statik bir yapı özelliği göstermesinin yanında, silindir üst ve alt yüzeylerinin daire olması nedeniyle küpe göre daha hareketli bir form özelliği göstermektedir. Küpte ise ışık -gölge her yüzeyde farklı, fakat homojen bir özellik göstermesine karşın, silindirin yan yüzeyi yuvarlak olduğundan, ışık- gölge yumuşak geçiş özelliği göstermektedir.
Piramit, yüzeylerinin düz, olması nedeniyle, ışık-gölge yönünden, diğer prizmaların özeliğini gösterir. Ancak tepesinin bir noktada birleşmesi, yüzeylerin tepeye doğru meyilli olması, hareket yönünden gözü yukarıya çekmektedir. Küre de, hareket içinde dengeli bir form özelliği gösterir ve yüzeyinin her noktası farklı ışık-gölge özelliğine sahiptir. Işık-gölge geçişi, ne silindir formundaki gibi, ne de konik formdaki gibi, doğrusal bir sınır gösteremez. Kürede ise gölge alanının sınırları yuvarlaktır. Koni hareket özelliği yönünden piramide benzer, ancak ışık-gölge bakımından farklılık gösterir. Işık tabandan tepeye sertleşen bir geçiş özelliğine sahiptir. Üç boyutlu geometrik formların plastik özelliklerini, onları uygularken daha iyi kavrar ve anlarken, iki boyutlu çalışmalarda uygulanan bir takım kontrastları da bu çalışmalarda da uygulamak, gerekmektedir. Üç boyutlu kompozisyon düzenlemelerinde, iki boyutlu düzenlemelerden farklı olarak kitle ve ışık-gölge sorunu uygulamaların bir öğesi olarak devreye girecektir. İki boyutlu çalışmalarda açık- koyu olarak, algılanan sorun ,üç boyutta yerini ışık-gölgeye bırakmaktadır. Işık-gölge, üç boyutlu formun algılanmasında ana esaslardan biridir.[15]
Resim-2: Geometrik formlardan kompozisyon_2
Aynı karakterdeki formalarla oluşturacağımız üç boyutlu kompozisyon kurgulamalarında, bir yüzeyi büyütüp küçültmekle ve boşluktaki konumunu değiştirmekle ışığın yapı üzerindeki görünümünü istenildiği gibi dağıtılması mümkün olabilmektedir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi küplerle yapılacak bir kompozisyon düzenlemede, sert ışık-gölge geçişleri olacaktır.
Bunun yanında, küre ve silindir daha yumuşak bir özellik göstermesinin yanında, ortaya konulan bu kompozisyon kurgulamalarında, ışık-gölgenin belirli bir dengeyi yaratacak şekilde yapı üzerinde dağılması gerekmektedir. Kübik karakter taşıyan, kompozisyon kurgulamalarında, küpler birbiri üzerine yığıldığında, eğer bir yön değişikliğine gidilmezse ışık-gölge değerleri bir değişiklik göstermemektedir.
Kübik karakterin bir başka özelliği; yatay ve dikey hareketlerin baskın olmasıdır. Yalnız yatay ve dikey hareketlerle bir kurgulamaya gidileceği gibi, farklı bir hareket istenildiğinde, küpler arasında oran kontrastlarına veya küplerden bazılarının yatay ve dikey konumlarının bozularak, eğik bir konuma getirilmesi yoluna gidilebilir, yalnız kübik karakterden oluşan bir kurgulamada bile, ışık-gölge yarı gölge değerlerini bulabiliriz. Bu da formların birbirini maskelemesi veya yüzeylerin konumlarının farklılaştırılmasıyla oluşturulmaktadır. Eğitsel uygulamalarda, çevrede bulunabilecek hazır nesne ve kutular, yapılacak uygulamalar için, materyal olarak kullanılabilir. Işık-gölgenin iyi gözlenebilmesi ve kontrolü için bu elemanların tek renge boyanmasında fayda bulunmaktadır.
Burada kübik karakter taşıyan formların kurgulanması üzerinde durulmuştur,. Değişik karakterdeki diğer geometrik formlarla da aynı türden kurgulamalara gidilebilir. Kurgulama da ki sorunlar benzer sorunlardır, fakat özellikleri farklıdır. Kurgulama yaparken soyut düşünebilmek önemlidir, ele alınan formların başlı başına, farklı bir hayatiyeti olmalıdır. Amaç elamanları en iyi şekilde kurgulayarak sonuca varmak olmalıdır. Eğitim çalışmalarında, öncelikle her eleman doğadaki herhangi bir şeyin yorumu olmaktan çok, bağımsız olarak ele alınmalı, yaratılacak ve kurgu kendisini temsil etmelidir. Bir bakıma doğa yorumundan giderek araştırmalar yapmak, bu çalışmalarımızda araştırma ve deneme olanaklarını kısırlaştıracaktır. Elbette doğadan alınacak çok şey bulunmaktadır ve bunlar birtakım hareket düzenleri, edinilmiş görsel birikimler olabilir. Yapılacak kurgulamalar, bu deneyimlerin sentezinden oluşacak özgür ve özgün bir yaratı olmalıdır.
Aynı karakterdeki formlara yapılan kurgulamalarda, birtakım kontraslardan faydalanılabilir, bu kontrastlar hareket ışık-gölge kontrastları olabilir. Denebilecek diğer bir kontrast da, karakter kontrastı olmalıdır. Küp ve küre birbirine karakter yönünden zıt formlardır. Diğer bütün geometrik formların birbirleriyle olan zıtlıklarını belirttik, iki veya üç ayrı karakter gösteren geometrik formlar bir arada kullanarak bir kurgulamaya gidilebilir. Ayrı karakter gösteren bu formların, ışık-gölge oranları, hareket yönünden dengeli bir yapıya varabilmesi için formlar arasında ışık ve yön bağlantılarına dikkat edilmelidir.
Bir bütünlüğü varmak için, biçimlerin birbirlerin kesmeleri, birinin negatifi olarak diğerinin içine girmesi gibi olanaklar denenebilir. Sanatsal yapıtlarda kontrastlar büyük önem taşımaktadır. Plastik sanatların her dalındaki eğitim, zıtlıklar üzerine kurulmuştur ve özellikle üç boyutlu kurgulamalarda her anlamda kontrastlardan yaralanmak gerekmektedir. Geometrik bir formla, serbest bir doğa formunun, yapıları bir kontrast oluşturur ve bu çok farklı karakterdeki biçimleri de bir bütünde birleştirme yolu denenebilir.
Resim-3: Henry Moore, desen, noktalı biçimler
Doğa sonsuz biçim zenginliklerine sahiptir, bu biçimlerden yararlanabilmek için onları araştırıcı bir gözle incelemek gerekmektedir. Bir deniz kabuğunun biçimi, çakıl taşlarının biçimi, ağaçların, kısacası doğada bulunan her şeyin biçimi araştırmalarımızda bizi ilgilendirmektedir. Günümüzün büyük sanatçılarının başarısı, doğadaki formaları kendi amaçları doğrultusunda çok iyi yorumlayıp kullanabilmelerinde yatmaktadır. Henry Moore çakıl taşlarının, kemiklerin biçimlerini, birçok mimar da, deniz kabuklarının biçimlerini analiz ve sentezleyerek kompozisyonlarında sık sık kullanmışlardır.
Kompozisyon, sanatsal dizgenin bir yapıtta oluşturması işlemidir.[16] *Eseri oluşturan öğelerin belirli düzen içerisinde bir araya getirilmesine ve bu işlem sonucu ortaya konulan eserin kendisine kompozisyon adı verilmektedir. Bu kelime Türkçede düzenleme sözcüğü ile karşılanır.[17] Kompozisyon batı sanatında, biçim, renk, ton, ilişkilerini kullanılmasıyla gelişim göstermiştir. Kompozisyonda denge, tekrar, hiyerarşi, uyum, kontrast, düzlem, yüzey,derinlik, perspektif, geçiş, konu, yer alır. Antik Çağdan beri gelen kompozisyon anlayışı, Rönesans’ta kullanılan figürlerde, ışık, biçim, nesne ilişkileri açısından farklı düzenlenmesi (yerleştirilmesi) sanatçılara yeni kompozisyon olanakları sağlamıştır. Rönesans’ta konu çeşitlemeleriyle kompozisyon anlayışına yenilikler getirilmiştir. 19. Yüzyılın sonlarında yaşanılan teknolojik yenilikler ve gelişmeler, fotoğraf makinesinin bulunması, doğal görüntülerin resme aktarılmasıyla figürlerin bölündüğü ve konunun çerçeve dışına taştığı yeni bir kompozisyon anlayışının ortaya çıkmış olduğu görülmektedir. Bu yenilik eski merkezi kompozisyon anlayışına açık bir düzen kavramı getirmiştir. Bu yeni kompozisyon anlayışıyla, neden sonuç, zaman içinde ilişki gibi kavramlar ortadan kalkmaya başlamıştır. 20. Yüzyılda ortaya çıkan, Yapısalcılık, Purizm, De Stijl, Kübizm, Dadacılık, Gerçeküstücülük, gibi akımlarla farklı biçimlerde, kompozisyon anlayışları doğmuştur. 20. Yüzyılın ortalarına doğru Avrupa’da ortaya çıkan, serbest biçimli sanat, Amerika’da Soyut-Dışavurumculuk akımları, resim yüzeyinde, parça bütün ilişkileri önemini yitirerek, yeni bir kompozisyon anlayışının gelişmesine neden olmuştur. Sanatta yenilikçi tavırlar, 1960’larda A.B.D’ de resmin tek bir bütün olarak ele alındığı, yanılsama ve iç ilişkilerin tamamen ortadan kaldırıldığı, Minimal sanat batı sanatında geleneksel kompozisyon anlayışını kökünden sarsmıştır[18].Kompozisyon, Klasik, Barok, v.b genellemeler yerine “düzlemsel yaklaşım”, “devinimsel yaklaşım”, “kapalı ya da açık düzenli yaklaşım’’, çeşitlik ya da bütünlük içeren yaklaşım’’ ve “imge belirginliği içeren göreli belirginliği olan yaklaşım’’ gibi sınıflamada ortaya konulmuştur[19].
Hareket ve ritmin, bir kompozisyonda kullanımını ve geometrik mimari yapılardaki kullanılan kompozisyon düzenlerini inceleyip araştırmak, bu konu üzerine bizlerde önemli birikimlere yol açacaktır. Burada kullanılan ritimler, birbirine paralel dik ya da yatayların tekrarı biçiminde olan yapılar izlenerek kompozisyon alanında daha zengin birikimlere ulaşılabilir. Ayrıca mimari yapılardaki, negatif pozitif karşıtlıklar ve geometrik soyutlamalarla başlayan kurgulamaların, daha sonradan tamamıyla geometrik bir biçimde sadeleştirilmiş olduğu gözlemlenebilir. Kompozisyonda oluşturulan hareket ve ritim heykelin doğasal sorunlarının başında yer almaktadır. Hareket, ritmin temelini oluşturur. Noktaların, çizgilerin, lekelerin, ölçülerin ve renklerin bir yapıda tekrarları ritmiktir[20]. Kompozisyonlarda kullanılan ritim, çalışmaların algılanmasında çok önemli bir yere sahiptir ve ritmin dayandığı temelde devinimdir[21]. Ritmi oluşturan unsurların, yapıtlarda belli bir düzen içerisinde, tekrarların dolaşımından doğan bir hareketlilikle elde edilmesine yardımcı olduklarına tanık olunabilir. Yapıtı izleyen bir süjenin, gözünün yapıtın bir yönüne takılmadan, çevresinde kesintisiz dolaşımını sağlamaktadır. Bu durum kompozisyondaki hareketi kesmeden, bir devinim içerisinde kesintisiz bir devamlılık hissi vermektedir. Bazı yapıtlarda, ortaya konan plastik dokunun, bazen yapıtların bütünlüğüne uymamış olduğu görülebilmektedir.
Resim-4: İnsan ve hayvan kemikleri
Kompozisyonda kullanılan diğer bir eleman da simetridir. Simetride de, bir bütünün parçaları arasında yine bir düzen bulunmaktadır. Bu düzen, bir bakıma eserlerin kaynağındaki tekrarların ritmik düzenidir de. Genelde simetri denilince, bir figürün veya bir bütünün parçalarının aynı ölçüye dayalı bir düzeni olarak da anlaşılır. Simetri bir yapıtta kullanıldığında, bir noktadan sonra, o yapıtta monotonluk da yaratabilir. Bu yaratılan monotonluğun bir biçimde bozulması gerekmektedir. Bazen simetriyi oluşturan, bütünün parçaları arasındaki benzerliğe müdahale etmeden, kompozisyondaki elemanların boylarında yapılan farklılıklarla simetri nedeniyle ortaya çıkan monotonluğu bozmak gerekmektedir. Böylece yapıtta yapılan bu değişiklikle bu biçimi algılayan süjenin o yapıtın çevresindeki ritmik tekrarı düşünmesine ve yeni kurgular geliştirmesine katkı sağlar. Bir kompozisyonda ’’soyutun değerinin bilinçli olarak kavranması, figürün soyutlaştırılmasıyla ilgili çalışma sırasında, ortaya çıkınca, sanat için ele alınacak başlangıç noktasının, kimi hatırlatmalar ile yapılacak bir ön saptama olduğu ortaya çıkıyor[22].
Geometrik düzenlemeler de, hareket, çizgi, ışık-gölge gibi heykelsel sorunları barındırmaktadır. Hareket, çizginin kendine özgü bir karakteridir ve çizgi inşa için yine kompozisyonun temel elemanlarından birisidir. Kompozisyondaki parçaları birbirine bağlar, ayrıştırır, çevreler ve değişik biçimlerde birbirleriyle kesiştirir. Kompozisyonda iki paralel çizgi, aralarında bir üçüncü çizgi oluştururlar. Buradaki negatif pozitif ilişkisi, görsel yaratıcılığın en önemli zıtlıklarından birisidir. İki çizgi arasında beliren üçüncü bir çizgi kendisini meydana getiren çizgilerle bir bütünlük oluşturur. Çizgi karakteri yönü ne olursa olsun bir hareket ifade eder. Dikey, yatay, diyagonal, kıvrık v.b. bu yönlerin insan üzerindeki psikolojik etkisi çok değişik boyutlardadır. Dikey çizgi, müspetlik, sağlamlık, yatay çizgi, pasiflik, diyagonal çizgi ise, enerjiyi ifade etmektedir. Çok parçadan oluşturulan bir kompozisyonda, her biçim kendi etrafındaki biçimlerle ilişki içerisinde bulunmalıdır. Bu ilişkilerde yön ve konum, bağlantılarıyla sağlanmaya çalışılmalı ve ayrıca küçük ve büyük parçaların ilişkileri göz önüne alınmalıdır.
Resim-5: Henry Moore, deniz kabuğu
Kompozisyon, bir sanat eserinin genel yapısal düzenlemesidir. Bu sözcük genel olarak yalın bölümlerin oluşturduğu bir bütünlük düşüncesini, bütünlük ise uyumu ifade eder. Bütünlük içinde bütünü oluşturan her bölüm veya her parça, gerekli olmalı ve birbirini tamamlamalıdırlar. Ancak bazı bölümler diğerlerine göre daha önemli olabilir, başka bir ifadeyle, kendileri tarafından meydana getirilmiş olmakla birlikte merkezi bir noktaya ikinci derecede bağlı olabilirler.
Her kompozisyon üç öğeden meydana gelir. Birinci öğe, sanatçının konuya ele alış yöntemidir ve her konu kendi ifade kurallarına sahiptir. Eğer sanatçı, konuyu samimi bir şekilde ifade etmek isterse, bu kuralları açık bir şekilde anlamalıdır. Bu anlayış "abstraction" denilen, konunun tasarlanmasında "kendinden geçme" ile oluşan "yapma, gücüdür". İkinci kompozisyon öğesi ise, renk, form ve Işık tarafından meydana getirilen boşluktur. Boşluk heykel sanatının doğası gereği büyük bir zorunluluktur. Üçüncü unsur, sanatçının kişiliğidir ve eğer sanatçı kendine özgü hissedişleriyle konusunu oluşturamıyorsa yapıtına hayatiyet kazandırmayı başaramayacaktır. Sanatın doğası gereği, her mantıki konu, kendi ifade kurallarını kabul ettirir. Ancak buna rağmen etkilenen her insan, nesneleri (objeleri) kendi hissedişleri, sahip olduğu kendi kültürü ve dünya görüşü çerçevesinde görüp ele almaktadır. Bu nedenle hiç kimse, hiçbir zaman en doğruyu gördüğünü söyleyemez. “ Binlerce şiir ıhlamur ağacının yumuşak gölgesinin şarkısını söyler, fakat her biri farklı biçimdedir. [23]
Sanatta, bireycilikteki aşırılık, konuya rağmen sanatçının kendisini anlatmasını ön plana çıkarır. Sanatçının, baskın kaprisleri için konu feda edilebilir. Eğer sanatçı, konuyu, gerçekten üstün yeteneği ile önce plastik etkilerle çalışarak ifade ederse, eserini düzenlemiş (kompoze etmiş) ve bütün talepleri tatmin edici bir biçimde tamamlanmış olur.
Yukarıdaki sözü edilen öğeler çerçevesinde sanatçı, konuyu kurgularken, bir çok ana etkeni dikkate almak durumundadır. Bir şairi düşünelim. Şair, şiirlerini sözcüklerle oluşturur. Sözcükler arasındaki ölçü, ritim, karşıtlık v.b. kavramlar, şiirin oluşumu sırasında önemlidir. Heykeltıraş da, eserini oluştururken, belirli etkenleri ele alıp irdelemek durumundadır. Çeşitli yapı ve anlayış farklılıklarıyla oluşturulan heykellerin, kabartmaların, tümünde kompozisyonu etkileyen denge, oran, hareket, kitle, ışık-gölge gibi ana unsurlar, değişik anlatımlarla ele alınarak verilmiştir. Kompozisyon çalışmalarına başlamadan önce, sanatçılar form bilgisini geliştirmek için öncelikle doğadan yararlanmalıdır. Çünkü doğa sanatçılara en geniş olanaklar sunmaktadır. Örneğin, deniz kabuğu ve çakıl taşlarının formu kompozisyon araştırmalarımızda bizleri yakından ilgilendirir. Günümüz büyük sanatçıların başarılarında, doğadaki formları, kendi amaçlarına göre yorumlayıp kompozisyon çalışmalarında kullanabilmelerinin önemli bir payı bulunmaktadır (Res-3-4-5-). H.Moore, çakıl taşlarının, hayvan kemiklerinin formlarını ve deniz kabuklarını analiz ve sentez yaparak kompozisyon çalışmalarında kullanmıştır (Res-6).
Resim-6: Henry Moore, üç nokta heykel
Bu çalışmasında sanatçı bir deniz kabuğunun nasıl bir değişime uğratıp yapıta dönüştürmüş olduğunu gösteren ilginç bir çalışmadır. Doğadaki bir taşa, bir ağaca, insanın vücuduna ve doğanın herhangi bir parçasını araştırmacı bir sanatçı gözüyle bakıldığında, doğanın zengin bir form hazinesi olduğu gözlenebilir. P.Picasso’nun ‘’aramıyorum buluyorum’’ sözü, doğada var-olanların amaç için değerlendirilmesi gerektiğini bizlere vurgular[24]
KAYNAKCA
1. BARASKİ,Constantin;Heykel Hakkında Genel Bilgiler,Bükreş,1964,s.6
2. BRECHT, Bertholt; Sanat üzerine yazılar, Çev. Kamuran Şipal , İstanbul,1990, s.174
3. CARSTEN-Peter Warncke. Ingo F.Walther, London,1997, s.484
4. CARSTEN-Peter Warncke.Ingo F.Walther;Picasso,London,1997, s.484
5. ECZACIBAŞI Sanat Ansiklopedisi, Cilt.2,İstanbul,1997, s.240
6. F.W. Fairhol, .A Dictionary of term in, Art Detroit 1969
7. KESKİNOK, Kayhan; Resim Sanatının Yöntemleri, Ankara, s.1
8. KINAY,Cahit;Sanat Tarihi,Ankara,1993,s.1
9. LYNTON,Norbert;Modern Sanatı Öyküsü,İstanbul,1980, s. 306
10. LYNTON Norbert;Modern Sanatın Öyküsü, Çev. Prof. Dr. Cevat
Çapan, İstanbul,2004
11. S.H F.W. Fairholt; A Dictionary Of Term İn Art, Detroit ,1969, s.187
12. SAVAŞ, Remzi; Modelaj, Ankara,1977.
13. SAVAŞ, Remzi;.Form ve İnşa, Ankara,1978 .
14. SÖZEN, Metin-Tanyeli, Uğur; Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1994, s. 41
15. TURANİ, Adnan; Çağdaş Sanat Felsefesi,Ankara,1974,s.185
16. WÖLFFLİN Heinrich; Sanat Tarihinin Temel Kavramları, İstanbul,1975, s.148
17. YILMAZ, Mehmet; Heykel Sanatı, Ankara,1999, s.19
* Yrd.Doç.Dr. Atatürk Üniversitesi,Güzel Sanatlar Fakültesi, Heykel Bölümü, 25240,Erzurum. Mustafabulat64@gmail.com
[1] Kınay,Cahit;Sanat Tarihi,Ankara,1993,s.1
[2] Savaş,Remzi;Form ve İnşa,Ankara,1978,s.1
[3] Kınay,Cahit;a.g.e,s.5
[4] Savaş,Remzi;Modelaj,Ankara,1977,s.13
[5] Yılmaz,Mehmet;Heykel Sanatı,Ankara,1999,s.19
[6] Baraski,Constantin;Heykel Hakkında Genel Bilgiler,Bükreş,1964,s.6
[7] Yılmaz,Mehmet;a.g.e,s.15
[8] Kınay,Cahit;a.g.e,s.10
[9] Savaş,Remzi;Modelaj,s.14
[10] Brecht,Bertholt;Sanat üzerine yazılar, Çev. Kamuran Şiphal ,İstanbul,1990,s.174
[11] Eczacıbaşı Sanat Ansiklobedisi,Cilt.2,İstanbul,1997,s.240
[12] Sözen,Metin-Tanyeli,Uğur;Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü,İstanbul1994,s.41
[13] Brecht,Bertholt;a.g.e,s.175
[14] Savaş, Remzi ;Form ve İnşa,Ankara,1978,s.57
[15]Savaş, Remzi ;Modelaj,Ankara,1977,s.25
[16] Sözen,Metin-Tanyeli,Uğur;Sanat Kavram Ve Terimleri Sözlüğü,İstanbul,1994,s.135
[17] Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi,Cilt.2,İstanbul,1997,s.1038
[18] Lynton,Norbert;Modern Sanatı Öyküsü,İstanbul,1980,s. 306
[19] Wölfflin Heinrich; Sanat Tarihinin Temel Kavramları,İstanbul,1975,s.148
[20] Savaş,Remzi;Form Ve İnşa,Ankara,1978,s.99
[21] Keskinok,Kayhan;Resim Sanatının Yöntemleri,Ankara, s.1
[22] Turani,Adnan;Çağdaş Sanat Felsefesi,Ankara,1974,s.185
[23] S.H F.W.Fairholt; A Dictionary Of Term İn Art, Detroit ,1969,s.187
[24] Carsten-Peter Warncke.Ingo F.Walther,London,1997,s.484
Mustafa BULAT*
FORM AND COMPOSITION
Variaties of shapes exist in the nature. To benefit from these shapes, one should investigate them with a researching attitude. The shape of a seashell, the shape of gravels, trees, and everything in the nature are objects for our research. The reason behind the success of most well-known Artists today is the fact that they can use the forms and shapes in the nature as basis to develop their work according to their own purposes. Henry Moore used the shapes of gravels and bones, and many architects have been synthesizing shapes of seashells to form their compositions. Artists should benefit from Nature to develop their form information before they start their composing their work because nature offers the widest warieties of opportunities. For example, forms of seashells and gravels are important means for us in composing our research. Nowadays, well-known artists owe their success to their ability to employ forms in the nature to compose their work and use them according to their own purposes.
Key words: Form :Composition, Sculpture, Light-Shade
Anahtar kelimeler: Form ,Komposizyon, Heykel, Işık-gölge.
İnsanoğlu, sözel iletişimi kullanmaya başlamadan önce, resim ve heykel yaparak, iletişim kurmaya başlamış ve birikimlerini bu yolla gelecek kuşaklara aktarmışlardır. Antik Çağdan çok önceleri insanlar tarafından yapılmış keramik yapıtlardan ve yaşadıkları mağaraların duvarlarına kazımış oldukları resimlerden bu görüşü desteklemektedir. Mağara duvar resimlerinin ilk örnekleri, Lascoux ve Altamira mağra duvarlarında yer almaktadır. Söz konusu mağaralarda bulunan resimler, Antik Çağda yaşayan insanların, plastik sanatların sanat diliyle konuşmuş olduklarını göstermektedir. Ayrıca; bu resimleri ortaya koyan ilk insanların iki ve üç boyutlu heykellerde yapmış olduklarına da tanık olunmaktadır[1].
Bütün sanatlar, birer ifade, anlatım aracı, bir dil olarak kabul edilirse, plastik sanatları birbirinden ayıran farklılığın, anlatmada kullanılan materyal ve düşünce farklılığından doğmuş olduğuna tanık olunur[2]. Her sanat dalı kendisine belirli bir yaklaşımı zorunlu kılar. Bir heykele yaklaşım ve onu algılamakla; bir resme yaklaşmak ve onu algılamak arasında farklılıklar bulunmaktadır. Heykel sanatı, üç boyutlu algılanırken; bu durum resim sanatında, tek yönlü olmaktadır. Resim sanatının, hangi olanaklarla neler verebileceği ve heykelin sanatının, resim sanatından, farklı olanaklara sahip olduğu bilinmelidir. Sanatın dilini, biçimcilikle insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bütün işaret ve semboller sistemi olarak da ele almak gerekir. İnsana özgü ve insancıl bir olgu olan sanat, tarihler boyunca, kendi amacı dışında, dinsel, toplumsal, moral ve politik amaçlara yönlendirilerek, bu tür amaçlar için kullanılmak istenmiştir[3]. Güzel Sanatlar alanının, bir ana sanat dalı olan heykel sanatı, diğer alanlardan farklı olarak, boşlukta üç boyutlu biçimle var-olur. Heykel gerçek bir boşluk içerisinde oluşur[4]. Yükseklik, derinlik ve hacimle boşlukta bir yer kaplayarak, mekan ve boşluğun içerisine bir anlam katar ve biçimlendirir[5]. Heykel sanatçısı, duygu ve düşüncelerini, üç boyutlu formlarla, görsel bir formda hissettirir, yapıtlarını ise üç boyutlu maddeleri biçimleyerek ortaya koyar[6].
Heykelin başka bir tanımı ise, ’’Güzel Sanatlar bünyesinde ve plastik sanatlar alt başlığında; oluşturulabilen; taştan yontularak, kilin birbirine eklenmesiyle, yığılarak ya da sanatçının amacına uygun olarak seçtiği malzemelerin, şu ya da bu şekilde, yan yana, üst üste getirilmesiyle, inşa edilerek yapılan, üç boyutlu, dokunulan, uzayda bir yer kaplayan biçimdir tarzında yapılmaktadır.[7] Üç boyutlu formlar, mekânda yükseklik ve genişlik gösterirler[8]. Heykel üç boyutlu oluşu nedeniyle, dokunulabilinir, etrafında gezilebilir, biçimle aynı atmosfer paylaşabilir ve heykelin gerçek bir ağırlığı vardır[9].()
Sanatta biçime düşen rol büyüktür, yine de biçim, her şey değildir, ancak biçimin olması bir yapıtın sonunu yaşamasını ortadan kaldırabilir[10]. Sanatta kullanılan form bazen biçim olarak da adlandırılmaktadır. Genel anlamıyla bir nesnenin, algılanan tüm maddi öğelerinin, kendine özgü bir düzen oluşturan bütünü olarak tanımlanmaktadır.[11] Bir başka tanımlamada form,’’bir nesnenin, görme ya da dokunma organlarıyla algılanabilmesini sağlayan kendine özgü gerçekliği’’ şeklinde açıklanmaktadır.[12] Form, plastik sanatlar alanında belli bir konunun üç boyutlu ve iki boyutlu olarak ifade ediliş biçimidir de denilebilir. Bir objenin fiziksel hacmini nasıl oluşturduğunu belirleyen kurallar topluluğu olarak da tanımlanabilir.
Sanat, gerçekte öz ve biçim arasındaki uyumdur. Biçim, sanatçının kendini ifade edip tanımlamasında çok önemli bir yer teşkil etmektedir. B.Brecht ’Sanatta formu ve formun geliştirilmesini önemsememek gerektiğine inanmak, safsatadan başka bir şey değildir’’ sözleriyle formun önemine açıklık getirmektedir[13].Sanatçının kendi biçimini yaratması ve dilini oluşturmasında deneysel çalışmaların, yoğun biçim araştırmalarının yapılmasının büyük önemi bulunmaktadır. Form araştırmalarına üç temel formdan başlamak gerekir (Res-1).
Resim-1: Geometrik formlardan kompozisyon_1
Bu üç temel formu, kare, üçgen ve daire oluşturmaktadır. Karakteristik özellik yönünden kare, dikey ve yataylardan oluşur. Üçgen de ise birbirini kesen diyagonal doğrulardan doğan hareketlilik görülür. Bu formlardan, daire dönen ve devamlı hareketlilik sağlayan bir özelliğe sahiptir.Öncelikle bu üç ana formu değişik düzenlemelerde ve yapılarda değişen; özelliklerinin uygulamalarla denenmesi, bu formları anlamayı daha da kolaylaştıracaktır.[14]
Bir düzlemde, dikey ve yatay düzende yerleştirilmiş kare; dengeli statik bir görünüm verirken, eğer konulduğu yüzeyin kenarlarına göre bir tarafa eğilirse, daha önceki statikliğini yitirip hareketli bir özelliğe sahip olacaktır. Kareye durgun ve statik yapısın veren dikey ve yatay çizgiler eğikleşecek, üçgende görülen, hareketlilik özelliğine benzer bir özelliğe sahip olacaktır.
Üçgen; açılarının değişebilirliği ölçüsünde, değişik hareket ve yön gösterici özelliğe sahiptir ve tabanı üzerine yatay olarak yerleştirilmiş ikizkenar veya eşkenar üçgen, sabitlik ve devamlılık etkisi verir. Üçgen yüzey üzerindeki her durumunda aynı hareket ve yön gösterme gücünü gösterir.
Daire ise; dönen ve devamlı hareketlilik özelliği gösteren bir forma sahiptir. Üçgen yüzeyde, pozisyonun değişmesi, etkisinin değişmesinde etken değildir. Özelliklerini anlatılan bu formlarla, bir takım kompozisyon araştırmalarına girmeden önce, özellikle sanatçı adayları kendi vücutlarında bu formları, hareket olarak yaşamayı denerlerse, bu biçimleri daha iyi anlar ve derinden kavrayabilirler (Res-2).
Temel geometrik formların yapısal ve görsel etütlerinden sonra, aynı karakterde ki formlarla oran farklılıklarından edilecek zıtlıklar içinde yapılacak kompozisyon düzenlemelerinde, form elamanlarının anlaşılması işimizi daha da kolaylaştıracaktır. Kare, dikdörtgen, üçgen ve dairelerle bir seri kompozisyon düzenlemelerine gidildiğinde, zıtlıklardan doğacak etkileri, formların yapı içindeki durumları incelenebilir. Yapılacak kompozisyon kurgulamalarında; uzun-kısa, geniş-dar, açık-koyu zıtlıklardan (kontrast) yararlanılabilir.Yapılacak kompozisyon düzenlemeleri için, sanat eğitimi alan bir sanatçı adayına, herhangi bir formül verilemez. Sanat eğitimi alan adaylar, ister kare karakterinde ki formlar olsun, ister üçgen ve daire olsun, sonsuza varan değişiklikte, formsal kompozisyon kurgulanmasına gidebilirler. Bu formlarla kompozisyon kurgulamalarında, oran kontrastlarından elde edilen görüntüler, bir hayli farklı boyutta olacaktır. Büyük bir kare, küçük bir karenin yanında aslından olduğundan daha büyük görünecektir.
Oranların ve formların kontrastlarından doğan bu plastik olanaklar, bir eser üretmede başvurulacak birikimlerdir. Temel geometrik formlarla ortaya konulan kompozisyon kurgulamalarında, formların yapılarının, bizi ilgilendirdiği kadar, oran kontrastları, yön ve hareket kontrastları, açık koyu kontrastları, biçim zemin kontrastları göz önünde bulundurulmalı ve yapıya katılmalıdır. Formların üç boyutta oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Temel geometrik formalar, hazır nesnelerden veya şekillendirilebilen her türlü üç boyutlu gereçlerden, modelaj yöntemiyle ortaya konabilir. Çevredeki nesnelerden edinilen ya da oluşturulan, küp küre, silindir, piramit, koni birbirlerinden karakter yönünden farklı formlardır. Bu farklılıklar, hareket farklılıkları ve ışık -gölge farklılıklarından oluşmaktadır. Küp düz yüzeylere sahip, yatay ve dikey hareketlerle statik bir yapı özelliği göstermesinin yanında, silindir üst ve alt yüzeylerinin daire olması nedeniyle küpe göre daha hareketli bir form özelliği göstermektedir. Küpte ise ışık -gölge her yüzeyde farklı, fakat homojen bir özellik göstermesine karşın, silindirin yan yüzeyi yuvarlak olduğundan, ışık- gölge yumuşak geçiş özelliği göstermektedir.
Piramit, yüzeylerinin düz, olması nedeniyle, ışık-gölge yönünden, diğer prizmaların özeliğini gösterir. Ancak tepesinin bir noktada birleşmesi, yüzeylerin tepeye doğru meyilli olması, hareket yönünden gözü yukarıya çekmektedir. Küre de, hareket içinde dengeli bir form özelliği gösterir ve yüzeyinin her noktası farklı ışık-gölge özelliğine sahiptir. Işık-gölge geçişi, ne silindir formundaki gibi, ne de konik formdaki gibi, doğrusal bir sınır gösteremez. Kürede ise gölge alanının sınırları yuvarlaktır. Koni hareket özelliği yönünden piramide benzer, ancak ışık-gölge bakımından farklılık gösterir. Işık tabandan tepeye sertleşen bir geçiş özelliğine sahiptir. Üç boyutlu geometrik formların plastik özelliklerini, onları uygularken daha iyi kavrar ve anlarken, iki boyutlu çalışmalarda uygulanan bir takım kontrastları da bu çalışmalarda da uygulamak, gerekmektedir. Üç boyutlu kompozisyon düzenlemelerinde, iki boyutlu düzenlemelerden farklı olarak kitle ve ışık-gölge sorunu uygulamaların bir öğesi olarak devreye girecektir. İki boyutlu çalışmalarda açık- koyu olarak, algılanan sorun ,üç boyutta yerini ışık-gölgeye bırakmaktadır. Işık-gölge, üç boyutlu formun algılanmasında ana esaslardan biridir.[15]
Resim-2: Geometrik formlardan kompozisyon_2
Aynı karakterdeki formalarla oluşturacağımız üç boyutlu kompozisyon kurgulamalarında, bir yüzeyi büyütüp küçültmekle ve boşluktaki konumunu değiştirmekle ışığın yapı üzerindeki görünümünü istenildiği gibi dağıtılması mümkün olabilmektedir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi küplerle yapılacak bir kompozisyon düzenlemede, sert ışık-gölge geçişleri olacaktır.
Bunun yanında, küre ve silindir daha yumuşak bir özellik göstermesinin yanında, ortaya konulan bu kompozisyon kurgulamalarında, ışık-gölgenin belirli bir dengeyi yaratacak şekilde yapı üzerinde dağılması gerekmektedir. Kübik karakter taşıyan, kompozisyon kurgulamalarında, küpler birbiri üzerine yığıldığında, eğer bir yön değişikliğine gidilmezse ışık-gölge değerleri bir değişiklik göstermemektedir.
Kübik karakterin bir başka özelliği; yatay ve dikey hareketlerin baskın olmasıdır. Yalnız yatay ve dikey hareketlerle bir kurgulamaya gidileceği gibi, farklı bir hareket istenildiğinde, küpler arasında oran kontrastlarına veya küplerden bazılarının yatay ve dikey konumlarının bozularak, eğik bir konuma getirilmesi yoluna gidilebilir, yalnız kübik karakterden oluşan bir kurgulamada bile, ışık-gölge yarı gölge değerlerini bulabiliriz. Bu da formların birbirini maskelemesi veya yüzeylerin konumlarının farklılaştırılmasıyla oluşturulmaktadır. Eğitsel uygulamalarda, çevrede bulunabilecek hazır nesne ve kutular, yapılacak uygulamalar için, materyal olarak kullanılabilir. Işık-gölgenin iyi gözlenebilmesi ve kontrolü için bu elemanların tek renge boyanmasında fayda bulunmaktadır.
Burada kübik karakter taşıyan formların kurgulanması üzerinde durulmuştur,. Değişik karakterdeki diğer geometrik formlarla da aynı türden kurgulamalara gidilebilir. Kurgulama da ki sorunlar benzer sorunlardır, fakat özellikleri farklıdır. Kurgulama yaparken soyut düşünebilmek önemlidir, ele alınan formların başlı başına, farklı bir hayatiyeti olmalıdır. Amaç elamanları en iyi şekilde kurgulayarak sonuca varmak olmalıdır. Eğitim çalışmalarında, öncelikle her eleman doğadaki herhangi bir şeyin yorumu olmaktan çok, bağımsız olarak ele alınmalı, yaratılacak ve kurgu kendisini temsil etmelidir. Bir bakıma doğa yorumundan giderek araştırmalar yapmak, bu çalışmalarımızda araştırma ve deneme olanaklarını kısırlaştıracaktır. Elbette doğadan alınacak çok şey bulunmaktadır ve bunlar birtakım hareket düzenleri, edinilmiş görsel birikimler olabilir. Yapılacak kurgulamalar, bu deneyimlerin sentezinden oluşacak özgür ve özgün bir yaratı olmalıdır.
Aynı karakterdeki formlara yapılan kurgulamalarda, birtakım kontraslardan faydalanılabilir, bu kontrastlar hareket ışık-gölge kontrastları olabilir. Denebilecek diğer bir kontrast da, karakter kontrastı olmalıdır. Küp ve küre birbirine karakter yönünden zıt formlardır. Diğer bütün geometrik formların birbirleriyle olan zıtlıklarını belirttik, iki veya üç ayrı karakter gösteren geometrik formlar bir arada kullanarak bir kurgulamaya gidilebilir. Ayrı karakter gösteren bu formların, ışık-gölge oranları, hareket yönünden dengeli bir yapıya varabilmesi için formlar arasında ışık ve yön bağlantılarına dikkat edilmelidir.
Bir bütünlüğü varmak için, biçimlerin birbirlerin kesmeleri, birinin negatifi olarak diğerinin içine girmesi gibi olanaklar denenebilir. Sanatsal yapıtlarda kontrastlar büyük önem taşımaktadır. Plastik sanatların her dalındaki eğitim, zıtlıklar üzerine kurulmuştur ve özellikle üç boyutlu kurgulamalarda her anlamda kontrastlardan yaralanmak gerekmektedir. Geometrik bir formla, serbest bir doğa formunun, yapıları bir kontrast oluşturur ve bu çok farklı karakterdeki biçimleri de bir bütünde birleştirme yolu denenebilir.
Resim-3: Henry Moore, desen, noktalı biçimler
Doğa sonsuz biçim zenginliklerine sahiptir, bu biçimlerden yararlanabilmek için onları araştırıcı bir gözle incelemek gerekmektedir. Bir deniz kabuğunun biçimi, çakıl taşlarının biçimi, ağaçların, kısacası doğada bulunan her şeyin biçimi araştırmalarımızda bizi ilgilendirmektedir. Günümüzün büyük sanatçılarının başarısı, doğadaki formaları kendi amaçları doğrultusunda çok iyi yorumlayıp kullanabilmelerinde yatmaktadır. Henry Moore çakıl taşlarının, kemiklerin biçimlerini, birçok mimar da, deniz kabuklarının biçimlerini analiz ve sentezleyerek kompozisyonlarında sık sık kullanmışlardır.
Kompozisyon, sanatsal dizgenin bir yapıtta oluşturması işlemidir.[16] *Eseri oluşturan öğelerin belirli düzen içerisinde bir araya getirilmesine ve bu işlem sonucu ortaya konulan eserin kendisine kompozisyon adı verilmektedir. Bu kelime Türkçede düzenleme sözcüğü ile karşılanır.[17] Kompozisyon batı sanatında, biçim, renk, ton, ilişkilerini kullanılmasıyla gelişim göstermiştir. Kompozisyonda denge, tekrar, hiyerarşi, uyum, kontrast, düzlem, yüzey,derinlik, perspektif, geçiş, konu, yer alır. Antik Çağdan beri gelen kompozisyon anlayışı, Rönesans’ta kullanılan figürlerde, ışık, biçim, nesne ilişkileri açısından farklı düzenlenmesi (yerleştirilmesi) sanatçılara yeni kompozisyon olanakları sağlamıştır. Rönesans’ta konu çeşitlemeleriyle kompozisyon anlayışına yenilikler getirilmiştir. 19. Yüzyılın sonlarında yaşanılan teknolojik yenilikler ve gelişmeler, fotoğraf makinesinin bulunması, doğal görüntülerin resme aktarılmasıyla figürlerin bölündüğü ve konunun çerçeve dışına taştığı yeni bir kompozisyon anlayışının ortaya çıkmış olduğu görülmektedir. Bu yenilik eski merkezi kompozisyon anlayışına açık bir düzen kavramı getirmiştir. Bu yeni kompozisyon anlayışıyla, neden sonuç, zaman içinde ilişki gibi kavramlar ortadan kalkmaya başlamıştır. 20. Yüzyılda ortaya çıkan, Yapısalcılık, Purizm, De Stijl, Kübizm, Dadacılık, Gerçeküstücülük, gibi akımlarla farklı biçimlerde, kompozisyon anlayışları doğmuştur. 20. Yüzyılın ortalarına doğru Avrupa’da ortaya çıkan, serbest biçimli sanat, Amerika’da Soyut-Dışavurumculuk akımları, resim yüzeyinde, parça bütün ilişkileri önemini yitirerek, yeni bir kompozisyon anlayışının gelişmesine neden olmuştur. Sanatta yenilikçi tavırlar, 1960’larda A.B.D’ de resmin tek bir bütün olarak ele alındığı, yanılsama ve iç ilişkilerin tamamen ortadan kaldırıldığı, Minimal sanat batı sanatında geleneksel kompozisyon anlayışını kökünden sarsmıştır[18].Kompozisyon, Klasik, Barok, v.b genellemeler yerine “düzlemsel yaklaşım”, “devinimsel yaklaşım”, “kapalı ya da açık düzenli yaklaşım’’, çeşitlik ya da bütünlük içeren yaklaşım’’ ve “imge belirginliği içeren göreli belirginliği olan yaklaşım’’ gibi sınıflamada ortaya konulmuştur[19].
Hareket ve ritmin, bir kompozisyonda kullanımını ve geometrik mimari yapılardaki kullanılan kompozisyon düzenlerini inceleyip araştırmak, bu konu üzerine bizlerde önemli birikimlere yol açacaktır. Burada kullanılan ritimler, birbirine paralel dik ya da yatayların tekrarı biçiminde olan yapılar izlenerek kompozisyon alanında daha zengin birikimlere ulaşılabilir. Ayrıca mimari yapılardaki, negatif pozitif karşıtlıklar ve geometrik soyutlamalarla başlayan kurgulamaların, daha sonradan tamamıyla geometrik bir biçimde sadeleştirilmiş olduğu gözlemlenebilir. Kompozisyonda oluşturulan hareket ve ritim heykelin doğasal sorunlarının başında yer almaktadır. Hareket, ritmin temelini oluşturur. Noktaların, çizgilerin, lekelerin, ölçülerin ve renklerin bir yapıda tekrarları ritmiktir[20]. Kompozisyonlarda kullanılan ritim, çalışmaların algılanmasında çok önemli bir yere sahiptir ve ritmin dayandığı temelde devinimdir[21]. Ritmi oluşturan unsurların, yapıtlarda belli bir düzen içerisinde, tekrarların dolaşımından doğan bir hareketlilikle elde edilmesine yardımcı olduklarına tanık olunabilir. Yapıtı izleyen bir süjenin, gözünün yapıtın bir yönüne takılmadan, çevresinde kesintisiz dolaşımını sağlamaktadır. Bu durum kompozisyondaki hareketi kesmeden, bir devinim içerisinde kesintisiz bir devamlılık hissi vermektedir. Bazı yapıtlarda, ortaya konan plastik dokunun, bazen yapıtların bütünlüğüne uymamış olduğu görülebilmektedir.
Resim-4: İnsan ve hayvan kemikleri
Kompozisyonda kullanılan diğer bir eleman da simetridir. Simetride de, bir bütünün parçaları arasında yine bir düzen bulunmaktadır. Bu düzen, bir bakıma eserlerin kaynağındaki tekrarların ritmik düzenidir de. Genelde simetri denilince, bir figürün veya bir bütünün parçalarının aynı ölçüye dayalı bir düzeni olarak da anlaşılır. Simetri bir yapıtta kullanıldığında, bir noktadan sonra, o yapıtta monotonluk da yaratabilir. Bu yaratılan monotonluğun bir biçimde bozulması gerekmektedir. Bazen simetriyi oluşturan, bütünün parçaları arasındaki benzerliğe müdahale etmeden, kompozisyondaki elemanların boylarında yapılan farklılıklarla simetri nedeniyle ortaya çıkan monotonluğu bozmak gerekmektedir. Böylece yapıtta yapılan bu değişiklikle bu biçimi algılayan süjenin o yapıtın çevresindeki ritmik tekrarı düşünmesine ve yeni kurgular geliştirmesine katkı sağlar. Bir kompozisyonda ’’soyutun değerinin bilinçli olarak kavranması, figürün soyutlaştırılmasıyla ilgili çalışma sırasında, ortaya çıkınca, sanat için ele alınacak başlangıç noktasının, kimi hatırlatmalar ile yapılacak bir ön saptama olduğu ortaya çıkıyor[22].
Geometrik düzenlemeler de, hareket, çizgi, ışık-gölge gibi heykelsel sorunları barındırmaktadır. Hareket, çizginin kendine özgü bir karakteridir ve çizgi inşa için yine kompozisyonun temel elemanlarından birisidir. Kompozisyondaki parçaları birbirine bağlar, ayrıştırır, çevreler ve değişik biçimlerde birbirleriyle kesiştirir. Kompozisyonda iki paralel çizgi, aralarında bir üçüncü çizgi oluştururlar. Buradaki negatif pozitif ilişkisi, görsel yaratıcılığın en önemli zıtlıklarından birisidir. İki çizgi arasında beliren üçüncü bir çizgi kendisini meydana getiren çizgilerle bir bütünlük oluşturur. Çizgi karakteri yönü ne olursa olsun bir hareket ifade eder. Dikey, yatay, diyagonal, kıvrık v.b. bu yönlerin insan üzerindeki psikolojik etkisi çok değişik boyutlardadır. Dikey çizgi, müspetlik, sağlamlık, yatay çizgi, pasiflik, diyagonal çizgi ise, enerjiyi ifade etmektedir. Çok parçadan oluşturulan bir kompozisyonda, her biçim kendi etrafındaki biçimlerle ilişki içerisinde bulunmalıdır. Bu ilişkilerde yön ve konum, bağlantılarıyla sağlanmaya çalışılmalı ve ayrıca küçük ve büyük parçaların ilişkileri göz önüne alınmalıdır.
Resim-5: Henry Moore, deniz kabuğu
Kompozisyon, bir sanat eserinin genel yapısal düzenlemesidir. Bu sözcük genel olarak yalın bölümlerin oluşturduğu bir bütünlük düşüncesini, bütünlük ise uyumu ifade eder. Bütünlük içinde bütünü oluşturan her bölüm veya her parça, gerekli olmalı ve birbirini tamamlamalıdırlar. Ancak bazı bölümler diğerlerine göre daha önemli olabilir, başka bir ifadeyle, kendileri tarafından meydana getirilmiş olmakla birlikte merkezi bir noktaya ikinci derecede bağlı olabilirler.
Her kompozisyon üç öğeden meydana gelir. Birinci öğe, sanatçının konuya ele alış yöntemidir ve her konu kendi ifade kurallarına sahiptir. Eğer sanatçı, konuyu samimi bir şekilde ifade etmek isterse, bu kuralları açık bir şekilde anlamalıdır. Bu anlayış "abstraction" denilen, konunun tasarlanmasında "kendinden geçme" ile oluşan "yapma, gücüdür". İkinci kompozisyon öğesi ise, renk, form ve Işık tarafından meydana getirilen boşluktur. Boşluk heykel sanatının doğası gereği büyük bir zorunluluktur. Üçüncü unsur, sanatçının kişiliğidir ve eğer sanatçı kendine özgü hissedişleriyle konusunu oluşturamıyorsa yapıtına hayatiyet kazandırmayı başaramayacaktır. Sanatın doğası gereği, her mantıki konu, kendi ifade kurallarını kabul ettirir. Ancak buna rağmen etkilenen her insan, nesneleri (objeleri) kendi hissedişleri, sahip olduğu kendi kültürü ve dünya görüşü çerçevesinde görüp ele almaktadır. Bu nedenle hiç kimse, hiçbir zaman en doğruyu gördüğünü söyleyemez. “ Binlerce şiir ıhlamur ağacının yumuşak gölgesinin şarkısını söyler, fakat her biri farklı biçimdedir. [23]
Sanatta, bireycilikteki aşırılık, konuya rağmen sanatçının kendisini anlatmasını ön plana çıkarır. Sanatçının, baskın kaprisleri için konu feda edilebilir. Eğer sanatçı, konuyu, gerçekten üstün yeteneği ile önce plastik etkilerle çalışarak ifade ederse, eserini düzenlemiş (kompoze etmiş) ve bütün talepleri tatmin edici bir biçimde tamamlanmış olur.
Yukarıdaki sözü edilen öğeler çerçevesinde sanatçı, konuyu kurgularken, bir çok ana etkeni dikkate almak durumundadır. Bir şairi düşünelim. Şair, şiirlerini sözcüklerle oluşturur. Sözcükler arasındaki ölçü, ritim, karşıtlık v.b. kavramlar, şiirin oluşumu sırasında önemlidir. Heykeltıraş da, eserini oluştururken, belirli etkenleri ele alıp irdelemek durumundadır. Çeşitli yapı ve anlayış farklılıklarıyla oluşturulan heykellerin, kabartmaların, tümünde kompozisyonu etkileyen denge, oran, hareket, kitle, ışık-gölge gibi ana unsurlar, değişik anlatımlarla ele alınarak verilmiştir. Kompozisyon çalışmalarına başlamadan önce, sanatçılar form bilgisini geliştirmek için öncelikle doğadan yararlanmalıdır. Çünkü doğa sanatçılara en geniş olanaklar sunmaktadır. Örneğin, deniz kabuğu ve çakıl taşlarının formu kompozisyon araştırmalarımızda bizleri yakından ilgilendirir. Günümüz büyük sanatçıların başarılarında, doğadaki formları, kendi amaçlarına göre yorumlayıp kompozisyon çalışmalarında kullanabilmelerinin önemli bir payı bulunmaktadır (Res-3-4-5-). H.Moore, çakıl taşlarının, hayvan kemiklerinin formlarını ve deniz kabuklarını analiz ve sentez yaparak kompozisyon çalışmalarında kullanmıştır (Res-6).
Resim-6: Henry Moore, üç nokta heykel
Bu çalışmasında sanatçı bir deniz kabuğunun nasıl bir değişime uğratıp yapıta dönüştürmüş olduğunu gösteren ilginç bir çalışmadır. Doğadaki bir taşa, bir ağaca, insanın vücuduna ve doğanın herhangi bir parçasını araştırmacı bir sanatçı gözüyle bakıldığında, doğanın zengin bir form hazinesi olduğu gözlenebilir. P.Picasso’nun ‘’aramıyorum buluyorum’’ sözü, doğada var-olanların amaç için değerlendirilmesi gerektiğini bizlere vurgular[24]
KAYNAKCA
1. BARASKİ,Constantin;Heykel Hakkında Genel Bilgiler,Bükreş,1964,s.6
2. BRECHT, Bertholt; Sanat üzerine yazılar, Çev. Kamuran Şipal , İstanbul,1990, s.174
3. CARSTEN-Peter Warncke. Ingo F.Walther, London,1997, s.484
4. CARSTEN-Peter Warncke.Ingo F.Walther;Picasso,London,1997, s.484
5. ECZACIBAŞI Sanat Ansiklopedisi, Cilt.2,İstanbul,1997, s.240
6. F.W. Fairhol, .A Dictionary of term in, Art Detroit 1969
7. KESKİNOK, Kayhan; Resim Sanatının Yöntemleri, Ankara, s.1
8. KINAY,Cahit;Sanat Tarihi,Ankara,1993,s.1
9. LYNTON,Norbert;Modern Sanatı Öyküsü,İstanbul,1980, s. 306
10. LYNTON Norbert;Modern Sanatın Öyküsü, Çev. Prof. Dr. Cevat
Çapan, İstanbul,2004
11. S.H F.W. Fairholt; A Dictionary Of Term İn Art, Detroit ,1969, s.187
12. SAVAŞ, Remzi; Modelaj, Ankara,1977.
13. SAVAŞ, Remzi;.Form ve İnşa, Ankara,1978 .
14. SÖZEN, Metin-Tanyeli, Uğur; Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1994, s. 41
15. TURANİ, Adnan; Çağdaş Sanat Felsefesi,Ankara,1974,s.185
16. WÖLFFLİN Heinrich; Sanat Tarihinin Temel Kavramları, İstanbul,1975, s.148
17. YILMAZ, Mehmet; Heykel Sanatı, Ankara,1999, s.19
* Yrd.Doç.Dr. Atatürk Üniversitesi,Güzel Sanatlar Fakültesi, Heykel Bölümü, 25240,Erzurum. Mustafabulat64@gmail.com
[1] Kınay,Cahit;Sanat Tarihi,Ankara,1993,s.1
[2] Savaş,Remzi;Form ve İnşa,Ankara,1978,s.1
[3] Kınay,Cahit;a.g.e,s.5
[4] Savaş,Remzi;Modelaj,Ankara,1977,s.13
[5] Yılmaz,Mehmet;Heykel Sanatı,Ankara,1999,s.19
[6] Baraski,Constantin;Heykel Hakkında Genel Bilgiler,Bükreş,1964,s.6
[7] Yılmaz,Mehmet;a.g.e,s.15
[8] Kınay,Cahit;a.g.e,s.10
[9] Savaş,Remzi;Modelaj,s.14
[10] Brecht,Bertholt;Sanat üzerine yazılar, Çev. Kamuran Şiphal ,İstanbul,1990,s.174
[11] Eczacıbaşı Sanat Ansiklobedisi,Cilt.2,İstanbul,1997,s.240
[12] Sözen,Metin-Tanyeli,Uğur;Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü,İstanbul1994,s.41
[13] Brecht,Bertholt;a.g.e,s.175
[14] Savaş, Remzi ;Form ve İnşa,Ankara,1978,s.57
[15]Savaş, Remzi ;Modelaj,Ankara,1977,s.25
[16] Sözen,Metin-Tanyeli,Uğur;Sanat Kavram Ve Terimleri Sözlüğü,İstanbul,1994,s.135
[17] Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi,Cilt.2,İstanbul,1997,s.1038
[18] Lynton,Norbert;Modern Sanatı Öyküsü,İstanbul,1980,s. 306
[19] Wölfflin Heinrich; Sanat Tarihinin Temel Kavramları,İstanbul,1975,s.148
[20] Savaş,Remzi;Form Ve İnşa,Ankara,1978,s.99
[21] Keskinok,Kayhan;Resim Sanatının Yöntemleri,Ankara, s.1
[22] Turani,Adnan;Çağdaş Sanat Felsefesi,Ankara,1974,s.185
[23] S.H F.W.Fairholt; A Dictionary Of Term İn Art, Detroit ,1969,s.187
[24] Carsten-Peter Warncke.Ingo F.Walther,London,1997,s.484