15 Eylül 2008 Pazartesi


FORM VE KOMPOZİSYON
Mustafa BULAT*

FORM AND COMPOSITION

Variaties of shapes exist in the nature. To benefit from these shapes, one should investigate them with a researching attitude. The shape of a seashell, the shape of gravels, trees, and everything in the nature are objects for our research. The reason behind the success of most well-known Artists today is the fact that they can use the forms and shapes in the nature as basis to develop their work according to their own purposes. Henry Moore used the shapes of gravels and bones, and many architects have been synthesizing shapes of seashells to form their compositions. Artists should benefit from Nature to develop their form information before they start their composing their work because nature offers the widest warieties of opportunities. For example, forms of seashells and gravels are important means for us in composing our research. Nowadays, well-known artists owe their success to their ability to employ forms in the nature to compose their work and use them according to their own purposes.
Key words: Form :Composition, Sculpture, Light-Shade
Anahtar kelimeler: Form ,Komposizyon, Heykel, Işık-gölge.

İnsanoğlu, sözel iletişimi kullanmaya başlamadan önce, resim ve heykel yaparak, iletişim kurmaya başlamış ve birikimlerini bu yolla gelecek kuşaklara aktarmışlardır. Antik Çağdan çok önceleri insanlar tarafından yapılmış keramik yapıtlardan ve yaşadıkları mağaraların duvarlarına kazımış oldukları resimlerden bu görüşü desteklemektedir. Mağara duvar resimlerinin ilk örnekleri, Lascoux ve Altamira mağra duvarlarında yer almaktadır. Söz konusu mağaralarda bulunan resimler, Antik Çağda yaşayan insanların, plastik sanatların sanat diliyle konuşmuş olduklarını göstermektedir. Ayrıca; bu resimleri ortaya koyan ilk insanların iki ve üç boyutlu heykellerde yapmış olduklarına da tanık olunmaktadır[1].
Bütün sanatlar, birer ifade, anlatım aracı, bir dil olarak kabul edilirse, plastik sanatları birbirinden ayıran farklılığın, anlatmada kullanılan materyal ve düşünce farklılığından doğmuş olduğuna tanık olunur[2]. Her sanat dalı kendisine belirli bir yaklaşımı zorunlu kılar. Bir heykele yaklaşım ve onu algılamakla; bir resme yaklaşmak ve onu algılamak arasında farklılıklar bulunmaktadır. Heykel sanatı, üç boyutlu algılanırken; bu durum resim sanatında, tek yönlü olmaktadır. Resim sanatının, hangi olanaklarla neler verebileceği ve heykelin sanatının, resim sanatından, farklı olanaklara sahip olduğu bilinmelidir. Sanatın dilini, biçimcilikle insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bütün işaret ve semboller sistemi olarak da ele almak gerekir. İnsana özgü ve insancıl bir olgu olan sanat, tarihler boyunca, kendi amacı dışında, dinsel, toplumsal, moral ve politik amaçlara yönlendirilerek, bu tür amaçlar için kullanılmak istenmiştir[3]. Güzel Sanatlar alanının, bir ana sanat dalı olan heykel sanatı, diğer alanlardan farklı olarak, boşlukta üç boyutlu biçimle var-olur. Heykel gerçek bir boşluk içerisinde oluşur[4]. Yükseklik, derinlik ve hacimle boşlukta bir yer kaplayarak, mekan ve boşluğun içerisine bir anlam katar ve biçimlendirir[5]. Heykel sanatçısı, duygu ve düşüncelerini, üç boyutlu formlarla, görsel bir formda hissettirir, yapıtlarını ise üç boyutlu maddeleri biçimleyerek ortaya koyar[6].
Heykelin başka bir tanımı ise, ’’Güzel Sanatlar bünyesinde ve plastik sanatlar alt başlığında; oluşturulabilen; taştan yontularak, kilin birbirine eklenmesiyle, yığılarak ya da sanatçının amacına uygun olarak seçtiği malzemelerin, şu ya da bu şekilde, yan yana, üst üste getirilmesiyle, inşa edilerek yapılan, üç boyutlu, dokunulan, uzayda bir yer kaplayan biçimdir tarzında yapılmaktadır.[7] Üç boyutlu formlar, mekânda yükseklik ve genişlik gösterirler[8]. Heykel üç boyutlu oluşu nedeniyle, dokunulabilinir, etrafında gezilebilir, biçimle aynı atmosfer paylaşabilir ve heykelin gerçek bir ağırlığı vardır[9].()
Sanatta biçime düşen rol büyüktür, yine de biçim, her şey değildir, ancak biçimin olması bir yapıtın sonunu yaşamasını ortadan kaldırabilir[10]. Sanatta kullanılan form bazen biçim olarak da adlandırılmaktadır. Genel anlamıyla bir nesnenin, algılanan tüm maddi öğelerinin, kendine özgü bir düzen oluşturan bütünü olarak tanımlanmaktadır.[11] Bir başka tanımlamada form,’’bir nesnenin, görme ya da dokunma organlarıyla algılanabilmesini sağlayan kendine özgü gerçekliği’’ şeklinde açıklanmaktadır.[12] Form, plastik sanatlar alanında belli bir konunun üç boyutlu ve iki boyutlu olarak ifade ediliş biçimidir de denilebilir. Bir objenin fiziksel hacmini nasıl oluşturduğunu belirleyen kurallar topluluğu olarak da tanımlanabilir.
Sanat, gerçekte öz ve biçim arasındaki uyumdur. Biçim, sanatçının kendini ifade edip tanımlamasında çok önemli bir yer teşkil etmektedir. B.Brecht ’Sanatta formu ve formun geliştirilmesini önemsememek gerektiğine inanmak, safsatadan başka bir şey değildir’’ sözleriyle formun önemine açıklık getirmektedir[13].Sanatçının kendi biçimini yaratması ve dilini oluşturmasında deneysel çalışmaların, yoğun biçim araştırmalarının yapılmasının büyük önemi bulunmaktadır. Form araştırmalarına üç temel formdan başlamak gerekir (Res-1).
Resim-1: Geometrik formlardan kompozisyon_1
Bu üç temel formu, kare, üçgen ve daire oluşturmaktadır. Karakteristik özellik yönünden kare, dikey ve yataylardan oluşur. Üçgen de ise birbirini kesen diyagonal doğrulardan doğan hareketlilik görülür. Bu formlardan, daire dönen ve devamlı hareketlilik sağlayan bir özelliğe sahiptir.Öncelikle bu üç ana formu değişik düzenlemelerde ve yapılarda değişen; özelliklerinin uygulamalarla denenmesi, bu formları anlamayı daha da kolaylaştıracaktır.[14]
Bir düzlemde, dikey ve yatay düzende yerleştirilmiş kare; dengeli statik bir görünüm verirken, eğer konulduğu yüzeyin kenarlarına göre bir tarafa eğilirse, daha önceki statikliğini yitirip hareketli bir özelliğe sahip olacaktır. Kareye durgun ve statik yapısın veren dikey ve yatay çizgiler eğikleşecek, üçgende görülen, hareketlilik özelliğine benzer bir özelliğe sahip olacaktır.
Üçgen; açılarının değişebilirliği ölçüsünde, değişik hareket ve yön gösterici özelliğe sahiptir ve tabanı üzerine yatay olarak yerleştirilmiş ikizkenar veya eşkenar üçgen, sabitlik ve devamlılık etkisi verir. Üçgen yüzey üzerindeki her durumunda aynı hareket ve yön gösterme gücünü gösterir.
Daire ise; dönen ve devamlı hareketlilik özelliği gösteren bir forma sahiptir. Üçgen yüzeyde, pozisyonun değişmesi, etkisinin değişmesinde etken değildir. Özelliklerini anlatılan bu formlarla, bir takım kompozisyon araştırmalarına girmeden önce, özellikle sanatçı adayları kendi vücutlarında bu formları, hareket olarak yaşamayı denerlerse, bu biçimleri daha iyi anlar ve derinden kavrayabilirler (Res-2).

Temel geometrik formların yapısal ve görsel etütlerinden sonra, aynı karakterde ki formlarla oran farklılıklarından edilecek zıtlıklar içinde yapılacak kompozisyon düzenlemelerinde, form elamanlarının anlaşılması işimizi daha da kolaylaştıracaktır. Kare, dikdörtgen, üçgen ve dairelerle bir seri kompozisyon düzenlemelerine gidildiğinde, zıtlıklardan doğacak etkileri, formların yapı içindeki durumları incelenebilir. Yapılacak kompozisyon kurgulamalarında; uzun-kısa, geniş-dar, açık-koyu zıtlıklardan (kontrast) yararlanılabilir.Yapılacak kompozisyon düzenlemeleri için, sanat eğitimi alan bir sanatçı adayına, herhangi bir formül verilemez. Sanat eğitimi alan adaylar, ister kare karakterinde ki formlar olsun, ister üçgen ve daire olsun, sonsuza varan değişiklikte, formsal kompozisyon kurgulanmasına gidebilirler. Bu formlarla kompozisyon kurgulamalarında, oran kontrastlarından elde edilen görüntüler, bir hayli farklı boyutta olacaktır. Büyük bir kare, küçük bir karenin yanında aslından olduğundan daha büyük görünecektir.
Oranların ve formların kontrastlarından doğan bu plastik olanaklar, bir eser üretmede başvurulacak birikimlerdir. Temel geometrik formlarla ortaya konulan kompozisyon kurgulamalarında, formların yapılarının, bizi ilgilendirdiği kadar, oran kontrastları, yön ve hareket kontrastları, açık koyu kontrastları, biçim zemin kontrastları göz önünde bulundurulmalı ve yapıya katılmalıdır. Formların üç boyutta oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Temel geometrik formalar, hazır nesnelerden veya şekillendirilebilen her türlü üç boyutlu gereçlerden, modelaj yöntemiyle ortaya konabilir. Çevredeki nesnelerden edinilen ya da oluşturulan, küp küre, silindir, piramit, koni birbirlerinden karakter yönünden farklı formlardır. Bu farklılıklar, hareket farklılıkları ve ışık -gölge farklılıklarından oluşmaktadır. Küp düz yüzeylere sahip, yatay ve dikey hareketlerle statik bir yapı özelliği göstermesinin yanında, silindir üst ve alt yüzeylerinin daire olması nedeniyle küpe göre daha hareketli bir form özelliği göstermektedir. Küpte ise ışık -gölge her yüzeyde farklı, fakat homojen bir özellik göstermesine karşın, silindirin yan yüzeyi yuvarlak olduğundan, ışık- gölge yumuşak geçiş özelliği göstermektedir.
Piramit, yüzeylerinin düz, olması nedeniyle, ışık-gölge yönünden, diğer prizmaların özeliğini gösterir. Ancak tepesinin bir noktada birleşmesi, yüzeylerin tepeye doğru meyilli olması, hareket yönünden gözü yukarıya çekmektedir. Küre de, hareket içinde dengeli bir form özelliği gösterir ve yüzeyinin her noktası farklı ışık-gölge özelliğine sahiptir. Işık-gölge geçişi, ne silindir formundaki gibi, ne de konik formdaki gibi, doğrusal bir sınır gösteremez. Kürede ise gölge alanının sınırları yuvarlaktır. Koni hareket özelliği yönünden piramide benzer, ancak ışık-gölge bakımından farklılık gösterir. Işık tabandan tepeye sertleşen bir geçiş özelliğine sahiptir. Üç boyutlu geometrik formların plastik özelliklerini, onları uygularken daha iyi kavrar ve anlarken, iki boyutlu çalışmalarda uygulanan bir takım kontrastları da bu çalışmalarda da uygulamak, gerekmektedir. Üç boyutlu kompozisyon düzenlemelerinde, iki boyutlu düzenlemelerden farklı olarak kitle ve ışık-gölge sorunu uygulamaların bir öğesi olarak devreye girecektir. İki boyutlu çalışmalarda açık- koyu olarak, algılanan sorun ,üç boyutta yerini ışık-gölgeye bırakmaktadır. Işık-gölge, üç boyutlu formun algılanmasında ana esaslardan biridir.[15]
Resim-2: Geometrik formlardan kompozisyon_2
Aynı karakterdeki formalarla oluşturacağımız üç boyutlu kompozisyon kurgulamalarında, bir yüzeyi büyütüp küçültmekle ve boşluktaki konumunu değiştirmekle ışığın yapı üzerindeki görünümünü istenildiği gibi dağıtılması mümkün olabilmektedir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi küplerle yapılacak bir kompozisyon düzenlemede, sert ışık-gölge geçişleri olacaktır.
Bunun yanında, küre ve silindir daha yumuşak bir özellik göstermesinin yanında, ortaya konulan bu kompozisyon kurgulamalarında, ışık-gölgenin belirli bir dengeyi yaratacak şekilde yapı üzerinde dağılması gerekmektedir. Kübik karakter taşıyan, kompozisyon kurgulamalarında, küpler birbiri üzerine yığıldığında, eğer bir yön değişikliğine gidilmezse ışık-gölge değerleri bir değişiklik göstermemektedir.
Kübik karakterin bir başka özelliği; yatay ve dikey hareketlerin baskın olmasıdır. Yalnız yatay ve dikey hareketlerle bir kurgulamaya gidileceği gibi, farklı bir hareket istenildiğinde, küpler arasında oran kontrastlarına veya küplerden bazılarının yatay ve dikey konumlarının bozularak, eğik bir konuma getirilmesi yoluna gidilebilir, yalnız kübik karakterden oluşan bir kurgulamada bile, ışık-gölge yarı gölge değerlerini bulabiliriz. Bu da formların birbirini maskelemesi veya yüzeylerin konumlarının farklılaştırılmasıyla oluşturulmaktadır. Eğitsel uygulamalarda, çevrede bulunabilecek hazır nesne ve kutular, yapılacak uygulamalar için, materyal olarak kullanılabilir. Işık-gölgenin iyi gözlenebilmesi ve kontrolü için bu elemanların tek renge boyanmasında fayda bulunmaktadır.
Burada kübik karakter taşıyan formların kurgulanması üzerinde durulmuştur,. Değişik karakterdeki diğer geometrik formlarla da aynı türden kurgulamalara gidilebilir. Kurgulama da ki sorunlar benzer sorunlardır, fakat özellikleri farklıdır. Kurgulama yaparken soyut düşünebilmek önemlidir, ele alınan formların başlı başına, farklı bir hayatiyeti olmalıdır. Amaç elamanları en iyi şekilde kurgulayarak sonuca varmak olmalıdır. Eğitim çalışmalarında, öncelikle her eleman doğadaki herhangi bir şeyin yorumu olmaktan çok, bağımsız olarak ele alınmalı, yaratılacak ve kurgu kendisini temsil etmelidir. Bir bakıma doğa yorumundan giderek araştırmalar yapmak, bu çalışmalarımızda araştırma ve deneme olanaklarını kısırlaştıracaktır. Elbette doğadan alınacak çok şey bulunmaktadır ve bunlar birtakım hareket düzenleri, edinilmiş görsel birikimler olabilir. Yapılacak kurgulamalar, bu deneyimlerin sentezinden oluşacak özgür ve özgün bir yaratı olmalıdır.

Aynı karakterdeki formlara yapılan kurgulamalarda, birtakım kontraslardan faydalanılabilir, bu kontrastlar hareket ışık-gölge kontrastları olabilir. Denebilecek diğer bir kontrast da, karakter kontrastı olmalıdır. Küp ve küre birbirine karakter yönünden zıt formlardır. Diğer bütün geometrik formların birbirleriyle olan zıtlıklarını belirttik, iki veya üç ayrı karakter gösteren geometrik formlar bir arada kullanarak bir kurgulamaya gidilebilir. Ayrı karakter gösteren bu formların, ışık-gölge oranları, hareket yönünden dengeli bir yapıya varabilmesi için formlar arasında ışık ve yön bağlantılarına dikkat edilmelidir.
Bir bütünlüğü varmak için, biçimlerin birbirlerin kesmeleri, birinin negatifi olarak diğerinin içine girmesi gibi olanaklar denenebilir. Sanatsal yapıtlarda kontrastlar büyük önem taşımaktadır. Plastik sanatların her dalındaki eğitim, zıtlıklar üzerine kurulmuştur ve özellikle üç boyutlu kurgulamalarda her anlamda kontrastlardan yaralanmak gerekmektedir. Geometrik bir formla, serbest bir doğa formunun, yapıları bir kontrast oluşturur ve bu çok farklı karakterdeki biçimleri de bir bütünde birleştirme yolu denenebilir.
Resim-3: Henry Moore, desen, noktalı biçimler

Doğa sonsuz biçim zenginliklerine sahiptir, bu biçimlerden yararlanabilmek için onları araştırıcı bir gözle incelemek gerekmektedir. Bir deniz kabuğunun biçimi, çakıl taşlarının biçimi, ağaçların, kısacası doğada bulunan her şeyin biçimi araştırmalarımızda bizi ilgilendirmektedir. Günümüzün büyük sanatçılarının başarısı, doğadaki formaları kendi amaçları doğrultusunda çok iyi yorumlayıp kullanabilmelerinde yatmaktadır. Henry Moore çakıl taşlarının, kemiklerin biçimlerini, birçok mimar da, deniz kabuklarının biçimlerini analiz ve sentezleyerek kompozisyonlarında sık sık kullanmışlardır.
Kompozisyon, sanatsal dizgenin bir yapıtta oluşturması işlemidir.[16] *Eseri oluşturan öğelerin belirli düzen içerisinde bir araya getirilmesine ve bu işlem sonucu ortaya konulan eserin kendisine kompozisyon adı verilmektedir. Bu kelime Türkçede düzenleme sözcüğü ile karşılanır.[17] Kompozisyon batı sanatında, biçim, renk, ton, ilişkilerini kullanılmasıyla gelişim göstermiştir. Kompozisyonda denge, tekrar, hiyerarşi, uyum, kontrast, düzlem, yüzey,derinlik, perspektif, geçiş, konu, yer alır. Antik Çağdan beri gelen kompozisyon anlayışı, Rönesans’ta kullanılan figürlerde, ışık, biçim, nesne ilişkileri açısından farklı düzenlenmesi (yerleştirilmesi) sanatçılara yeni kompozisyon olanakları sağlamıştır. Rönesans’ta konu çeşitlemeleriyle kompozisyon anlayışına yenilikler getirilmiştir. 19. Yüzyılın sonlarında yaşanılan teknolojik yenilikler ve gelişmeler, fotoğraf makinesinin bulunması, doğal görüntülerin resme aktarılmasıyla figürlerin bölündüğü ve konunun çerçeve dışına taştığı yeni bir kompozisyon anlayışının ortaya çıkmış olduğu görülmektedir. Bu yenilik eski merkezi kompozisyon anlayışına açık bir düzen kavramı getirmiştir. Bu yeni kompozisyon anlayışıyla, neden sonuç, zaman içinde ilişki gibi kavramlar ortadan kalkmaya başlamıştır. 20. Yüzyılda ortaya çıkan, Yapısalcılık, Purizm, De Stijl, Kübizm, Dadacılık, Gerçeküstücülük, gibi akımlarla farklı biçimlerde, kompozisyon anlayışları doğmuştur. 20. Yüzyılın ortalarına doğru Avrupa’da ortaya çıkan, serbest biçimli sanat, Amerika’da Soyut-Dışavurumculuk akımları, resim yüzeyinde, parça bütün ilişkileri önemini yitirerek, yeni bir kompozisyon anlayışının gelişmesine neden olmuştur. Sanatta yenilikçi tavırlar, 1960’larda A.B.D’ de resmin tek bir bütün olarak ele alındığı, yanılsama ve iç ilişkilerin tamamen ortadan kaldırıldığı, Minimal sanat batı sanatında geleneksel kompozisyon anlayışını kökünden sarsmıştır[18].Kompozisyon, Klasik, Barok, v.b genellemeler yerine “düzlemsel yaklaşım”, “devinimsel yaklaşım”, “kapalı ya da açık düzenli yaklaşım’’, çeşitlik ya da bütünlük içeren yaklaşım’’ ve “imge belirginliği içeren göreli belirginliği olan yaklaşım’’ gibi sınıflamada ortaya konulmuştur[19].
Hareket ve ritmin, bir kompozisyonda kullanımını ve geometrik mimari yapılardaki kullanılan kompozisyon düzenlerini inceleyip araştırmak, bu konu üzerine bizlerde önemli birikimlere yol açacaktır. Burada kullanılan ritimler, birbirine paralel dik ya da yatayların tekrarı biçiminde olan yapılar izlenerek kompozisyon alanında daha zengin birikimlere ulaşılabilir. Ayrıca mimari yapılardaki, negatif pozitif karşıtlıklar ve geometrik soyutlamalarla başlayan kurgulamaların, daha sonradan tamamıyla geometrik bir biçimde sadeleştirilmiş olduğu gözlemlenebilir. Kompozisyonda oluşturulan hareket ve ritim heykelin doğasal sorunlarının başında yer almaktadır. Hareket, ritmin temelini oluşturur. Noktaların, çizgilerin, lekelerin, ölçülerin ve renklerin bir yapıda tekrarları ritmiktir[20]. Kompozisyonlarda kullanılan ritim, çalışmaların algılanmasında çok önemli bir yere sahiptir ve ritmin dayandığı temelde devinimdir[21]. Ritmi oluşturan unsurların, yapıtlarda belli bir düzen içerisinde, tekrarların dolaşımından doğan bir hareketlilikle elde edilmesine yardımcı olduklarına tanık olunabilir. Yapıtı izleyen bir süjenin, gözünün yapıtın bir yönüne takılmadan, çevresinde kesintisiz dolaşımını sağlamaktadır. Bu durum kompozisyondaki hareketi kesmeden, bir devinim içerisinde kesintisiz bir devamlılık hissi vermektedir. Bazı yapıtlarda, ortaya konan plastik dokunun, bazen yapıtların bütünlüğüne uymamış olduğu görülebilmektedir.
Resim-4: İnsan ve hayvan kemikleri

Kompozisyonda kullanılan diğer bir eleman da simetridir. Simetride de, bir bütünün parçaları arasında yine bir düzen bulunmaktadır. Bu düzen, bir bakıma eserlerin kaynağındaki tekrarların ritmik düzenidir de. Genelde simetri denilince, bir figürün veya bir bütünün parçalarının aynı ölçüye dayalı bir düzeni olarak da anlaşılır. Simetri bir yapıtta kullanıldığında, bir noktadan sonra, o yapıtta monotonluk da yaratabilir. Bu yaratılan monotonluğun bir biçimde bozulması gerekmektedir. Bazen simetriyi oluşturan, bütünün parçaları arasındaki benzerliğe müdahale etmeden, kompozisyondaki elemanların boylarında yapılan farklılıklarla simetri nedeniyle ortaya çıkan monotonluğu bozmak gerekmektedir. Böylece yapıtta yapılan bu değişiklikle bu biçimi algılayan süjenin o yapıtın çevresindeki ritmik tekrarı düşünmesine ve yeni kurgular geliştirmesine katkı sağlar. Bir kompozisyonda ’’soyutun değerinin bilinçli olarak kavranması, figürün soyutlaştırılmasıyla ilgili çalışma sırasında, ortaya çıkınca, sanat için ele alınacak başlangıç noktasının, kimi hatırlatmalar ile yapılacak bir ön saptama olduğu ortaya çıkıyor[22].
Geometrik düzenlemeler de, hareket, çizgi, ışık-gölge gibi heykelsel sorunları barındırmaktadır. Hareket, çizginin kendine özgü bir karakteridir ve çizgi inşa için yine kompozisyonun temel elemanlarından birisidir. Kompozisyondaki parçaları birbirine bağlar, ayrıştırır, çevreler ve değişik biçimlerde birbirleriyle kesiştirir. Kompozisyonda iki paralel çizgi, aralarında bir üçüncü çizgi oluştururlar. Buradaki negatif pozitif ilişkisi, görsel yaratıcılığın en önemli zıtlıklarından birisidir. İki çizgi arasında beliren üçüncü bir çizgi kendisini meydana getiren çizgilerle bir bütünlük oluşturur. Çizgi karakteri yönü ne olursa olsun bir hareket ifade eder. Dikey, yatay, diyagonal, kıvrık v.b. bu yönlerin insan üzerindeki psikolojik etkisi çok değişik boyutlardadır. Dikey çizgi, müspetlik, sağlamlık, yatay çizgi, pasiflik, diyagonal çizgi ise, enerjiyi ifade etmektedir. Çok parçadan oluşturulan bir kompozisyonda, her biçim kendi etrafındaki biçimlerle ilişki içerisinde bulunmalıdır. Bu ilişkilerde yön ve konum, bağlantılarıyla sağlanmaya çalışılmalı ve ayrıca küçük ve büyük parçaların ilişkileri göz önüne alınmalıdır.
Resim-5: Henry Moore, deniz kabuğu
Kompozisyon, bir sanat eserinin genel yapısal düzenlemesidir. Bu sözcük genel olarak yalın bölümlerin oluşturduğu bir bütünlük düşüncesini, bütünlük ise uyumu ifade eder. Bütünlük içinde bütünü oluşturan her bölüm veya her parça, gerekli olmalı ve birbirini tamamlamalıdırlar. Ancak bazı bölümler diğerlerine göre daha önemli olabilir, başka bir ifadeyle, kendileri tarafından meydana getirilmiş olmakla birlikte merkezi bir noktaya ikinci derecede bağlı olabilirler.
Her kompozisyon üç öğeden meydana gelir. Birinci öğe, sanatçının konuya ele alış yöntemidir ve her konu kendi ifade kurallarına sahiptir. Eğer sanatçı, konuyu samimi bir şekilde ifade etmek isterse, bu kuralları açık bir şekilde anlamalıdır. Bu anlayış "abstraction" denilen, konunun tasarlanmasında "kendinden geçme" ile oluşan "yapma, gücüdür". İkinci kompozisyon öğesi ise, renk, form ve Işık tarafından meydana getirilen boşluktur. Boşluk heykel sanatının doğası gereği büyük bir zorunluluktur. Üçüncü unsur, sanatçının kişiliğidir ve eğer sanatçı kendine özgü hissedişleriyle konusunu oluşturamıyorsa yapıtına hayatiyet kazandırmayı başaramayacaktır. Sanatın doğası gereği, her mantıki konu, kendi ifade kurallarını kabul ettirir. Ancak buna rağmen etkilenen her insan, nesneleri (objeleri) kendi hissedişleri, sahip olduğu kendi kültürü ve dünya görüşü çerçevesinde görüp ele almaktadır. Bu nedenle hiç kimse, hiçbir zaman en doğruyu gördüğünü söyleyemez. “ Binlerce şiir ıhlamur ağacının yumuşak gölgesinin şarkısını söyler, fakat her biri farklı biçimdedir. [23]
Sanatta, bireycilikteki aşırılık, konuya rağmen sanatçının kendisini anlatmasını ön plana çıkarır. Sanatçının, baskın kaprisleri için konu feda edilebilir. Eğer sanatçı, konuyu, gerçekten üstün yeteneği ile önce plastik etkilerle çalışarak ifade ederse, eserini düzenlemiş (kompoze etmiş) ve bütün talepleri tatmin edici bir biçimde tamamlanmış olur.
Yukarıdaki sözü edilen öğeler çerçevesinde sanatçı, konuyu kurgularken, bir çok ana etkeni dikkate almak durumundadır. Bir şairi düşünelim. Şair, şiirlerini sözcüklerle oluşturur. Sözcükler arasındaki ölçü, ritim, karşıtlık v.b. kavramlar, şiirin oluşumu sırasında önemlidir. Heykeltıraş da, eserini oluştururken, belirli etkenleri ele alıp irdelemek durumundadır. Çeşitli yapı ve anlayış farklılıklarıyla oluşturulan heykellerin, kabartmaların, tümünde kompozisyonu etkileyen denge, oran, hareket, kitle, ışık-gölge gibi ana unsurlar, değişik anlatımlarla ele alınarak verilmiştir. Kompozisyon çalışmalarına başlamadan önce, sanatçılar form bilgisini geliştirmek için öncelikle doğadan yararlanmalıdır. Çünkü doğa sanatçılara en geniş olanaklar sunmaktadır. Örneğin, deniz kabuğu ve çakıl taşlarının formu kompozisyon araştırmalarımızda bizleri yakından ilgilendirir. Günümüz büyük sanatçıların başarılarında, doğadaki formları, kendi amaçlarına göre yorumlayıp kompozisyon çalışmalarında kullanabilmelerinin önemli bir payı bulunmaktadır (Res-3-4-5-). H.Moore, çakıl taşlarının, hayvan kemiklerinin formlarını ve deniz kabuklarını analiz ve sentez yaparak kompozisyon çalışmalarında kullanmıştır (Res-6).

Resim-6: Henry Moore, üç nokta heykel

Bu çalışmasında sanatçı bir deniz kabuğunun nasıl bir değişime uğratıp yapıta dönüştürmüş olduğunu gösteren ilginç bir çalışmadır. Doğadaki bir taşa, bir ağaca, insanın vücuduna ve doğanın herhangi bir parçasını araştırmacı bir sanatçı gözüyle bakıldığında, doğanın zengin bir form hazinesi olduğu gözlenebilir. P.Picasso’nun ‘’aramıyorum buluyorum’’ sözü, doğada var-olanların amaç için değerlendirilmesi gerektiğini bizlere vurgular[24]








KAYNAKCA

1. BARASKİ,Constantin;Heykel Hakkında Genel Bilgiler,Bükreş,1964,s.6
2. BRECHT, Bertholt; Sanat üzerine yazılar, Çev. Kamuran Şipal , İstanbul,1990, s.174
3. CARSTEN-Peter Warncke. Ingo F.Walther, London,1997, s.484
4. CARSTEN-Peter Warncke.Ingo F.Walther;Picasso,London,1997, s.484
5. ECZACIBAŞI Sanat Ansiklopedisi, Cilt.2,İstanbul,1997, s.240
6. F.W. Fairhol, .A Dictionary of term in, Art Detroit 1969
7. KESKİNOK, Kayhan; Resim Sanatının Yöntemleri, Ankara, s.1
8. KINAY,Cahit;Sanat Tarihi,Ankara,1993,s.1
9. LYNTON,Norbert;Modern Sanatı Öyküsü,İstanbul,1980, s. 306
10. LYNTON Norbert;Modern Sanatın Öyküsü, Çev. Prof. Dr. Cevat
Çapan, İstanbul,2004
11. S.H F.W. Fairholt; A Dictionary Of Term İn Art, Detroit ,1969, s.187
12. SAVAŞ, Remzi; Modelaj, Ankara,1977.
13. SAVAŞ, Remzi;.Form ve İnşa, Ankara,1978 .
14. SÖZEN, Metin-Tanyeli, Uğur; Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1994, s. 41
15. TURANİ, Adnan; Çağdaş Sanat Felsefesi,Ankara,1974,s.185
16. WÖLFFLİN Heinrich; Sanat Tarihinin Temel Kavramları, İstanbul,1975, s.148
17. YILMAZ, Mehmet; Heykel Sanatı, Ankara,1999, s.19

* Yrd.Doç.Dr. Atatürk Üniversitesi,Güzel Sanatlar Fakültesi, Heykel Bölümü, 25240,Erzurum. Mustafabulat64@gmail.com
[1] Kınay,Cahit;Sanat Tarihi,Ankara,1993,s.1
[2] Savaş,Remzi;Form ve İnşa,Ankara,1978,s.1
[3] Kınay,Cahit;a.g.e,s.5
[4] Savaş,Remzi;Modelaj,Ankara,1977,s.13
[5] Yılmaz,Mehmet;Heykel Sanatı,Ankara,1999,s.19
[6] Baraski,Constantin;Heykel Hakkında Genel Bilgiler,Bükreş,1964,s.6
[7] Yılmaz,Mehmet;a.g.e,s.15
[8] Kınay,Cahit;a.g.e,s.10
[9] Savaş,Remzi;Modelaj,s.14
[10] Brecht,Bertholt;Sanat üzerine yazılar, Çev. Kamuran Şiphal ,İstanbul,1990,s.174
[11] Eczacıbaşı Sanat Ansiklobedisi,Cilt.2,İstanbul,1997,s.240
[12] Sözen,Metin-Tanyeli,Uğur;Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü,İstanbul1994,s.41
[13] Brecht,Bertholt;a.g.e,s.175
[14] Savaş, Remzi ;Form ve İnşa,Ankara,1978,s.57
[15]Savaş, Remzi ;Modelaj,Ankara,1977,s.25
[16] Sözen,Metin-Tanyeli,Uğur;Sanat Kavram Ve Terimleri Sözlüğü,İstanbul,1994,s.135
[17] Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi,Cilt.2,İstanbul,1997,s.1038
[18] Lynton,Norbert;Modern Sanatı Öyküsü,İstanbul,1980,s. 306
[19] Wölfflin Heinrich; Sanat Tarihinin Temel Kavramları,İstanbul,1975,s.148
[20] Savaş,Remzi;Form Ve İnşa,Ankara,1978,s.99
[21] Keskinok,Kayhan;Resim Sanatının Yöntemleri,Ankara, s.1
[22] Turani,Adnan;Çağdaş Sanat Felsefesi,Ankara,1974,s.185
[23] S.H F.W.Fairholt; A Dictionary Of Term İn Art, Detroit ,1969,s.187
[24] Carsten-Peter Warncke.Ingo F.Walther,London,1997,s.484
MODERN HEYKELİN DOĞUŞU
Mustafa BULAT*

THE EVOLUTION OF MODERN SCULPTURE

The most important feature of the Modern Art that differentiates it from Traditional Art and constitues its realistic side is that it is free, itoffers more artistic values and plastic properties. In order to understandthe language of this modern art, the audience should develop techniques toacquire special knowledge. This is being possible by special art education. In general, the esthetic perception of art work is similar to other artbranches. New developments in technology has been strongly effecting theprinciples of modern art so as the Sculpture and this has been originatingnew concepts and features even though reaction to the old is also anothercause of this fact. Art interacts and develops together with otherinventions and evolutions in the society. Artists of the modern societyemploy new techniques and materials to express their thoughts and feelings. These new techniques and materials have been leading the artists to developnew plastic language and this double sided interaction has always beencontinuing. Modern art constitutes an important part in thousands of yearsevolution history of Sculpture. It is possible to urge that Sculpture hasmade an important progress.
Key Words: Modern Art, Modern Sculpture, Technology
Anahtar kelimeler: Modern sanat,Modern Heykel, Teknoloji.

Modern sanatı, geleneksel sanattan ayıran ve onun en gerçek ve en doğru taraflarını oluşturan daha özgür, daha olanaklı artistik değerlere ve plastik özelliklere sahip olmasıdır. Başlangıçta izleyici renk ve biçim araçlarına dayanan, sanatçının kişisel dünya görüşünü ve iç dünyasını yansıtan, modern sanat yapıtlarına karşı büyük bir şaşkınlık duydu ve bunu başlangıçta yadırgadı. Ancak biçimlerin dilinden anlayanlar, modern sanat yapıtlarını anlayabilirlerdi. N.Lynton’un bahsettiği gibi “modern sanatın öyküsü çoğu zaman Fovizm, Kübizm, Fütürizm, Ekspresyonizm gibi akımları ele alarak anlatılır.[1] Ancak bizim düşüncemiz Realizm ve Empresyonizm gibi sanat akımları da, modern sanatın ortaya çıkmasında çok önemli rol oynamıştır..
Bu çağdaş sanat dilini anlamak için, izleyicinin belli bilgiler sistemine sahip olma becerisi geliştirmesi gerekmektedir. Bu ise özel sanat eğitimiyle mümkün olabilmektedir. Sanat eserlerinin estetik olarak algılanması, genelde diğer sanat dallarının algılanma işlemi ile benzer özellikler taşımaktadır. Özellikle çağdaş müzik sanatının algılanması ile ilgili düşünceler, çeşitli sanat dallarının algılanması işleminde ortak noktaların olduğunu bir daha ispatlamaktadır. Bu bakımdan, Batı müzik teorisyeni Dobney Townsend’in bir görüşünü örnek vermek yerinde olsa gerek. Çağdaş müzik eserlerinin algılanması sürecinde karşımıza çıkan zorluklara değinen yazar, “Soyut Müzik” ve soyut resmin, olabilirliklerinin keşfedilmesinden çok daha önce benimsenmiş olduğunu vurgulamaktadır. Gerçi müzisyenler ve müzik eleştirmenleri, müziksel düşüncelerden ve müziğin coşkusal anlamından söz ederler. Bazen böyle bir dil, bütünüyle öğretimsel ve çağrışımsaldır.[2]
Sanatçı, biçimleri analiz etmeye, düzenlemeye ve bu biçimde kendi kimliğini, iç dünyasını, evrensel dünya görüşünü plastik bir form içinde, özgür bir biçimde yorumlamaya önem vermektedir. Bu nedenle modern sanat, forma büyük değer vermektedir. Modern sanatçıya göre, doğa ancak bir veriden ibarettir. Sanatçı bu verilerden yola çıkarak, kendi evreninde yorumladığı, özgün, estetik, form ve düzenler yaratır. Sanatçı için, doğada gördüğü şeyleri aynen kopyalamanın hiç önemi yoktur. O renk ve biçim araçlarını özgür bir biçimde kullanarak, doğadaki görüntüleri sanatsal bir düzen içerisinde değişik formlara sokar. Bu nedenle, doğada görülen objeleri, bu artistik düzen içerisinde tanımak imkansız hale gelir. Çağdaş sanatçının en önemli özelliklerinde birisi de, soyutlamadır. Sanatçı, insanın biçimini bozarak onu sınırlarının dışına çıkarmakta ve insana, aynı zamanda onun dışında var olan şeylerle onun arasında bir takım yakınlıklar bulunduğunu göstermektedir. Modern sanatta doğa ve insan anlayışının değişmesinde, modern bilim, teknoloji ve modern uygarlık büyük bir rol oynamaktadır.
Sanatçı, doğadaki bilinmeyene, sürekli nüfuz etmeye çalışarak, yaşamı, varlığı ve insanın evrendeki gerçek yerini, değerini ve esas görevini arama uğraşındadır. Bu olgu, izleyicilerin yaşamlarının, yeni duyumlar ve keşiflerle zenginleşmesini sağlamaktadır. Bu anlayışla ortaya konulan modern sanat yapıtları, organik ve yeni bir düzen meydana getirmektedir. Bundan dolayı yapıtta öz ve biçimi birbirinden ayırmak olanaksızdır. Modern sanatçı, doğanın verilerini özgür bir biçimde kullanmaya başlayarak form bozmalara, transpozisyonlara ( formu başka bir yere koyma ) yönelmekte, bu yöneliş, o kadar ileriye taşmakta ki, artık sanatçının ortaya koyduğu objeler tanınmaz bir hal almakta, öz ve biçim açısından yepyeni anlamlar ve duyumlar ortaya çıkmaktadır.
Ortaya konan yapıtta, sanatçının kullandığı sanatsal dilin amacı, objeyi direkt olarak göstermek değil, ancak objenin tek bir bakış açısıyla, sanatçının kendi bakışıyla almış olduğu anlamı ortaya çıkartmaktır. Aynı zamanda sanatçı ele aldığı objelerin estetik özelliklerini yüze çıkarmakta, bu objelerin, farklı duygusal etkilerini de kendi sanatıyla izleyenlere yansıtmaya çalışmaktadır. Ortaya çıkan, bu anlam, his ve duygular dünyası, hiç te somut olmayıp daha çok soyut karakter taşımaktadır. Bu bakımdan da sanatçı, kendi yapıtlarında insana özgü, duyumlar, duygu durumları ( heyecan, korku, sevinç, sevgi, şiddet ) gibi fenomenlerin genelleştirilmiş bir şekilde ifadesini gerçekleştirmeye çaba göstermektedir.
Gerçekte ortaya konulan, form kendiliğinden anlamlıdır. Sanatçı boş ve anlamı olmaksızın, -bir olguyu- bir konuyu anlatmaktan vazgeçebilir. Yapıtta oluşturulan saf biçimler modern sanatçı için yeni bir gerçekliktir. Bununla birlikte bu biçimler, yerlerine kendiliklerinden rast gele konmamıştır. Bu biçimlerin özgürlükleri anarşi doğurmaz. Bu objelerin, sanatçı tarafından tasarlanmış, doğru ölçüleri, doğru ağırlıkları ve kuvvetleri vardır. Bu nedenle objelerin düzeni derin bir düşünce tarafından belirlenerek ortaya konulmuştur. Modern sanat yapıtları, izleyiciyi derin bir düşünceye davet ederler. Ortaya konulan yapıtlar, objelerin imlediği derin düşünceye katılmaya hazır olan alıcıya ulaşarak izleyicinin sanatsal birikim ve deneyimleriyle yoğrularak, anlam sınırlarını aşarlar.
Yeni teknolojik gelişmeler, çağdaş sanattın aynı zamanda heykel sanatının estetik ilkelerine derin etkiler yapmaktadır. Heykeltıraş, tasarımını teknolojinin sunduğu bilgisayarlar, video kameralar, lazer ışınları vb. teknik olanakları kullanarak, yapıtlarını, sanal ortamda, üç boyutlu olasılıklarla tasarlayabilmektedirler.
Bu yüzyıl, yeni malzemelerin düşünsel, biçimsel ve sanatsal gelişmelerin yanında yeni plastik fikirlerin çağrıştırdığı, heykel sanatında, yüzyıllarca süren gerçek mekan içinde, kütlenin parçalanıp hafifleyerek, espas modülatörlerine dönüştüğü bir dönem olmuştur.[3]
Teknolojik araştırma merkezleri ile sanatçı arasında oluşan ilişki, değişik bilim dallarıyla da işbirliği sağlamayı başarmıştır. Fizikçi, kimyacı, matematikçi, teknisyen ve sanatçılarla işbirliğine giderek sanatçı mühendis, sanatçı kimyacı, tipleri ortaya çıkmıştır.[4]
Örneğin: Boradin’in ünlü bir kimyacı olmakla birlikte çok sesli müzik alanında ünlü bir besteci gibi de isim yapmıştır.[5] Yine mühendis eğitimiyle heykel yapan V. Tatlin 3. Enternasyonal Anıtı için maket çalışmasını inşa yöntemiyle oluşturmuştur[6] ( Res. 1 ).
Resim 1:V.Tatlin,3.Enternational Anıtı için maket,1920
XX. yüz yılda Kübizm, Fütürizm, Konstrüktivizm, Dadaizm gibi sanat akımları bu teknolojik gelişmelerden doğmuştur.[7]
Modern Sanatçılardan Paul Klee[8] “Sanatın artık görüneni vermediğini, bir düşünceyi görselleştirdiğini” ileri sürmektedir.
20. yüzyılın başlarından itibaren; çağın genel değişim hızına koşut olarak, sanattaki değişim süreci de çok hızlanmış, sanat akımlarının egemenlik süreleri bir asırdan on yıla, hatta beş yıla kadar düşmüş, ayrıca aynı zaman dilimi içinde tek olan egemen sanat anlayışı, geçen yüzyıldan bu yana, giderek sayısını artırmaya başlamıştır. Artık Soyutla- Somutu, gerçekçi ile gerçeküstücü, minimalistle, kavramsal aynı anda hatta aynı platformda görülebilmektedir.
Sanatta yeni anlayışların, özelliklerinin oluşmasında eskiye tepki tek etken olmasa da, önemli etkenlerden biridir. Sanat, toplumun diğer alanlarındaki yaratılarıyla birlikte gelişmekte, onları etkilemekte ve onlardan etkilenmektedir. Yeni toplumun sanatçısı, yeni duygu ve düşüncelerini biçimlendirmede dilini yaratmada, yeni teknik ve malzemelerden yararlanmaktadır. Bu yeni teknik ve malzemeler sanatçıyı yeni plastik dil yaratmaya itmekte ve sanatta iki yanlı bu alışveriş ve etkilenme hep devam etmektedir.
Modern heykelin ortaya çıkmasına kaynaklık eden ressam kökenli sanatçıların modern heykel sanatının başlangıcını oluşturmuş olduğu düşünülmektedir[9] ve bu konu hep tartışılmıştır. Yinede herkes Cezanne’a dayar kendini. Mattise de ondan çıkmıştır. Picasso da Mondrian’da. Biz yine de geçen yüzyılın başı ile başlatabiliriz modern heykel sanatını. Bizim düşüncemize göre ise modern heykelin oluşmasının ilk aşamalarını Cezanne’ den başlamak amaca daha çok uygun düşer. Sanatçının yapmış olduğu “San Victoria dağları” adlı çalışması modern sanatın ilk örneğini oluşturan eserlerin başında yer alır.
Modern heykelin doğmasına dört ressamın kaynaklık etmesi oldukça ilginçtir. Bunun nedeni, belki de bu sanatçıların profesyonel heykel eğitimi almamış olmaları ile açıklanabilir. Bunlardan Degas, resimlerindeki balerin kompozisyonlarında kullandığı sanatsal dili yetersiz bularak, sanatsal problemlerini çözebilmek için balerin heykelleri yapmıştır. Degas yaptığı bu balerin heykellerine gerçek bir elbise, etek ve çorap giydirerek, ilk defa heykelde yeni, farklı bir bakış açısı ve anlayış yakalamaya çalışmıştır( Res.-2 ).
Resim 2 E.Degas,Dansçı ,1881
Bunlardan diğeri P.Gouguin,[10] renkte ve biçimde sanatçının doğa karşısındaki mutlak özgürlüğünün ilk bayraktarlığını yapanlardandır. P. Gouguine göre asıl olan, sanatçının kendi duygu ve düşüncelerini biçimlendirmesidir[11](Res.3).

Resim 3 Paul Gauguin Figür 1892

Üçüncü usta Picasso,[12] Gouguin’den etkilenmekle birlikte, meselenin asıl kaynağını Cezanne’de buluyor. Picasso Cezanne’da, resimde derinliğin kaçma noktalarına göre nesnelerin sıralanma ve ışık-gölgeye dayalı model ile kabartılmasına değil, renk ve ışığa bağlı olması düşüncesini yakalıyordu. Resimdeki sorunları çözebilmek için heykel denemeleri de yapan Picasso, böylelikle heykele yeni bir estetik düşünme ve farklı bir bakış açısı getirmiştir. Bu plastik öğeler ve onların yarattığı sentez plastik dilin karakterinin oluşum mantığını tamamen değiştirmiştir.[13]
Picasso, özellikle resmin iki boyutlu olmasından dolayı, resimde bulamadığı biçimleri, heykel çalışmalarında bulmaya çalışmaktadır. Picasso’nun buradaki çalışmaları üçüncü boyutun yapay olarak ortaya çıkmasına neden oldu. Belki de bu sonuç, resim sanatının iki boyutlu olması nedeniyle sanatçının kendisini ifade etmesine yetmediği için, tam olarak sanatçıyı tatmin etmiyordu. Picasso, hacim ve boyutla ilgili düşüncelerini, heykel aracılığıyla gerçekleştirmeye eğilim göstermekteydi. Heykelin bir sanat dalı gibi böyle bir isteğin gerçekleşmesinde, geniş sınırsız, potansiyel-estetik olanaklara sahip olması, bu isteklerin gerçekleşmesine olanak sağlamaktaydı. Picasso “aramıyorum buluyorum” sözü birazda gözün önüne kadar gelmiş olanakların bir amaç için değerlendirilmesini vurgular[14] (Res.4).

Resim 4 P.Picasso Boğa Başı 1943

“Şeyleri değil, aralarındaki ilişkiyi boyuyorum” diyen diğer öncü ressamlardan Matisse,[15] her ikisinin sentezini yapıyor ve manevi özün özgürce biçimlenişini savunuyordu (Res.5).

Resim 5 H.Matis Sırt soyutlaması 1916-1930

Bu sanatçılar, doğa karşısında, kendi kendine yeni estetik, nitelik taşıyabilen bir gerçeklik meydana getirilebilir düşüncesiyle, gerçeğin doğal yapı ve doğal görüntüde olmadığını, sanatçının yarattığı ikinci bir doğada olduğu düşüncesine öncülük yapmışlardır. Bu sanatçılar ressam olmalarına rağmen modern heykelin ilk örneklerini vermişlerdir. Böylece algılanır biçimden düşünsel biçime geçişin ve dolayısıyla Modern heykelin başlangıcı oluyordu.[16]
Modern heykel sanatına gelişmesine geleneksel malzemeler kullanarak öncülük yapan Rodin, kendi çağı içerisinde sanatın bozuk durumuna başkaldıran ilk sanatçı olmuştur. Oyup çıkarandan çok, biçim veren bir usta olarak kalmasına rağmen, Rodin “Sanat formlarını bir ışık-gölge içinde ele alarak sunmakta idi.[17] Rodin izlenimci sanatçılar gibi ışık-gölgeyi yapıtlarında yoğun olarak kullanarak heykelin çevresinde bir atmosfer yaratmıştır. Çalışmalarında ayrıntıya inerek bütününde ışığı parçalamış yüzeye dağıtmıştır[18] ( Res.6).

Resim 6 A.Rodin Düşünen Adam 1880

Modern heykelde ilk olarak fark edilen biçim, mekan içerisinde formun birbiri içerisine girmesidir. Soyut heykel, geleneksel heykelde olan ne kapalı formlara, nede kütleye sahiptir artık...
Yine geleneksel malzemelerle heykel yapan diğer modern sanatçılardan Hanry Moore kütle içerisinde iç boşluğu kullanan ilk sanatçı olmuştur[19]. Bununla birlikte modern heykel sanatında boşluk, yepyeni bir heykel ögesi olmuştur. Hanry Moore halk sanatlarını iyi incelemiş, geleneksel malzemeyi kendine özgü ışık, kütle ve mekan zenginliği içerisinde biçimlendirmiştir[20]. Örneğin: Moore’nin “Yatan Figür” çalışmaları buna iyi bir örnek teşkil eder ( Res.7).
Resim 7 H.Moore Yatan Figür,1938

Yaratıcılık ilhamını doğadan alan Moore ( Çakıl Taşları, Kemikler, Dağlar ), Astek ve İnka sanatını’ da incelemiş. H. Moore, “Heykelde önemli olan nasıl yapıldığı değil, malzemenin arkasındaki ruhtur. Bazen malzeme, düşünceye yardım edebilir, ama bu, düşüncenin özgürlüğüne engel de olabilir. İyi bir heykel kapalı olmalıdır bir tepenin yamacından yuvarlandığında hiçbir parçasını kaybetmemelidir.” sözleriyle heykel sanatını anlatmaktadır[21].
H. Moore yapıtlarında, anıtsal ve soyut kapalı formları, önce insanın detaylarını arındırarak bulmuştur. Figürlerinde kabına sığmayan, dolgun, ağır dramatik anlamlar esinleten biçimlere yönelmiştir. Birçok yapıtlarında olduğu gibi kadının vücudu bir sıradağ görünüşünü alacaktır. Moore göre heykel “Biçim ve özelliklerin aynen tekrarı değildir, daha çok anlamın bir maddeden diğer maddeye çevrilmesidir.”[22]
Heykeltraş doğanın taklidinden kurtulunca, önce biçim denemelerine sonrada malzemenin yapısındaki etkilere yönelmeye başladı. Çağdaş sanat, sanatçının yapısı için önemli olan estetik yönden pür olan biçimlerdir. Materyalin orijinal halinin korunması hissi, başka sanatçıların yapıtlarında, C. Brancusi’nin ki kadar kesin değildir. Geliştiği ortamda ortaya çıkan sanat akımlarının hiçbiriyle fazla ilgilenmeyen C. Brancusi’nin yapıtları plastik açıdan ne kadar sadeleşmişlerse de güçlü bir özün sembolüne çevrilmişlerdir. Sanatçı modellerindeki detayları atarak, biçimin özüne varmıştır.[23] 1909 yılında ürettiği “Uyuyan Güzellik Tanrıçası” adlı yapıtı, sadeleşmenin belirgin olduğu yapıtlarından birisidir (Res.8).
Resim 8 C.Brancusi Uyuyan 1909-1910

Bu yapıt uyuyan yatmış basit bir baştır. Bu portrede bir yumurta sadeliğine varan detaylardan arınmışlık söz konusudur. Portrede gözler, ağız ve burun çok ince bir duyarlılıkla belirtilmiştir. Bu baş o kadar duyarlılıkla biçimlendirilmiştir ki, sanki bir hayalin veya rüyanın maddeleştirilmesi biçiminin etkisini bizlere verir.[24] Modern heykel sanatı tarihi boyunca heykel sanatına da çok az rastlanan bir yoğunluk ve özlülük getirmiştir. Çalışmalarını en uç sadeliğe kadar götüren C. Brancusi, bu etkilerin gerçekleşmesinde çeşitli malzemelere yapıtlarını uygulayarak bu yapıtların değişik materyallere uygulaması sonucu değişik etkilerini de denemiştir.
Modern sanat yapıtı, bir dokümandan daha fazla bir şeydir. Modern sanatçı, bireyseldir ve yapıtını dıştan hiçbir baskı olmaksızın özgür bir biçimde yaratma düşüncesine sahiptir. Sanatçı yapıtında, her şeyden önce kendisini anlatır. Modern sanatçı doğayı taklit etmekten kaçmakta; doğada gözle izlenen nesnelerin, bir konunun yansıtılması, bir hikayenin şartlarına değil, yaratıya ait sanatsal niteliklere ve plastik biçimin şartlarına tabi olmaktadır.
Bin yıllardan gelen heykel sanatının tarihsel gelişim sürecinde, modern sanat, önemli bir yer tutmaktadır. Heykel sanatının gelişiminde özel bir aşama kat ettiğini ileri sürmek mümkündür. Geleneksel heykel sanatında, kendi özgün sanatsal- estetik prensiplerine göre ayrılan, modern heykel aynı zamanda, heykel sanatına has olan bir çok prensiplerini, kurallarını kaybetmemektedir.
Özellikle, malzeme ilişkisinde, mekan- zaman içerisinde yer edinebilmek gibi özellikler, modern sanat için de büyük önem taşımaktadır. Modern sanat tarihinin gelişim aşamalarının araştırılması, onun gerçekçi imgeler sisteminden soyut sanata doğru ilerlemesini bir daha ispatlamaktadır. Bu süreç içerisinde heykel sanatının sanatsal ifade imkanlarının daha da genişletilmesi sürecinde, Fransız empresyonist ressamların, ( Degas, Gouguine, Picasso, Matisse, vs. ) katkılarının büyüklüğünü belirtmek gerekir.
Varoluşundan bu yana, arayış içinde olan insanlık, Atatürk’ün de dediği gibi daima iyiye güzele, doğruya yöneliş içinde olagelmiştir. Bu anlamda bilim insanları ve sanatçılar bilme, bulma ve yaratım çabalarıyla insanlığa öncülük etmişlerdir. Sanatçılar, doğa karşısında, insan aklını kullanarak, estetik nitelik taşıyan, yeni bir gerçeklik meydana getirmişlerdir. Ressam olmalarına rağmen modern heykelin ilk örneklerini veren öncü sanatçılar,iki boyutun yetmezliğinden üç boyutun, maniple edilmesine ve dolayısıyla estetik, sanatsal bir aşkınlığa yol açmışlardır. Bu sayede heykeldeki modernleşme, resim sanatında da etkili olmuştur.















KAYNAKLAR
1 - Modern Sanatın Öyküsü Norbert Lynton çeviri – Prof. Dr. Sadi ÖZİŞ
I.Basım – 1982 İSTANBUL
2 – Sanatın Anlamı Herbert Read Çeviri- Güner İNAL, Nurşim ASGARİ,
( İş Bank. Kültür Yayınları İST. 1960 )
3 – Artist Plastik Sanatlar Dergisi “Modern Heykel Nedir ?”- Veysel GÜNAY
( Mart – Nisan, 1987 )
4 – Boyut Plastik Sanatlar Dergisi Picasso’nun Çağımız uygarlığına anımsattıkları
( Mayıs 1982 )
5 - Boyut Plastik Sanatlar Dergisi Çağdaş Sanatın oluşumu ve gelenekçiler üzerine
–Zahit BÜYÜKİŞLEYEN, ( Nisan 1983 )
6 – Çağdaş Sanat Felsefesi- Adnan TURANİ ( Varlık Yayınları İST: 1974 )
7 – Dünya Sanat Tarihi - Adnan TURANİ ( Türkiye İş Bank. Kültür
Yayınları 1983 )
8 – Modelaj, Remzi SAVAŞ ( Yaygın Eğitim Yayınları 1975 ANKARA )
9– Modern Sanat – Joseph-Emile Müler – çeviri Mehmet Toprak( Remzi Kitapevi
İSTANBUL 1972)
10 – Econcise History of Modern Sculpture Herbert Read Çeviri ingilizce





* * Yrd.Doç.Dr. Atatürk Üniversitesi,Güzel Sanatlar Fakültesi, Heykel Bölümü, 25240,Erzurum. Mustafabulat64@gmail.com
[1] Lynton, Robert; Sanatın öyküsü, İstanbul, 1982, s. 10
[2] Townsened, Dabney, Estetiğe Giriş, İstanbul, 2002, S. 98
[3] Ata, Mustafa; Sentetik Plastik malzemeler, biçimlendirme yöntemleri, sanatta kullanımı, İstanbul, 1978, S.46
[4] Ata, Mustafa; a.g.e, s. 58
[5] Müzikalnıy Ensiklopediçeskiy Slovar, Moskova, 1990,s. 78- 79
[6] Lynton, Robert;a.g.e., s. 106- 107
[7] Read, Herbert; Historia de la suculpture Modern, Paris, 1985, s. 85
[8] Lynton, Robert, a.g.e., s. 391
[9] Artist Plastik Sanatlar Dergisi- Veysel Günay, Modern Heykel Nedir?, ( Mart- Nisan 1987 ), s. 7
[10] Lynton, Robert; a.g.e., s. 20
[11] The 20 th Century Art book, Honkong, 1996, s. 156
[12] Lynton, Robert; a.g.e., s.
[13] Carsten, Peter Warncke- Ingo F. Walthern, Picasso, 1959, s. 325
[14] Savaş, Remzi; Modelaj, Ankara, 1977,s.3.
[15] Lynton, Robert; a.g.e., s
[16] Artist Plastik Sanatlar Dergisi, s. 8
[17] Savaş, Remzi; a.g.e.,s.24
[18] Korn, Irene; Auguste Rodin, Newyork, 1987, s. 94-95
[19] Savaş, Remzi; a.g.e.,s.3
[20] Claude Allemand- Cosneau, Manfred Fath, David Mitchinson, Henry Moore, Bon, 1996, s. 43
[21] Savaş, Remzi; a.g.e.,s.79
[22] Boyut Palstik Sanatlar Dergisi, Hanry Moore ile söyleşiden, Anakara, ( Nisan- 1983 ), s. 8
[23] Faerna , J. Maria, Brancusi, Newyork, 1955, s. 29
[24] Savaş, Remzi; a.g.e.,s.71
ART OF SCULPTURE
Sıtkı M. ERİNÇ

As in all branches of the art in the context of a term, perhaps the first of the basic criteria in the art of sculpture in terms of evaluation is ‘universal dimension’. Here universality contains two meanings. The first is the universality in terms of the aesthetic concern it creates and the second is the universality in terms of the message it delivers. In other words, it may be said, the works that create an aesthetic concern in their receptors and deliver a message to them irrespective of the time and place are universal works of art, namely artistic works.

The quality of being universal in a sculpture is the result of two sources. The first is its artist’s perception of the world and vision of the future, and the other is the cultural background and identity of its receptors, namely those who look at a sculpture and watch it with an understanding eye. These two sources may not usually be parallel to each other in the beginning, indeed they must not be. This is because the originality and singleness of the work of art means that it creates a new supply and the receptors are usually not ready for such a novelty. In the course of time, however, these two subjects of the art coincide at a point, and they even conicide with each other to such an extent that they will never be disintegrated. It is only at this point that the work of art finds its way to being universal.

As sculpture is more troublesome and risky than the other works of art, the monumental ones in particular, it can only be produced in small numbers and at certain places; therefore, it takes societies long time to adopt and assess them.

The art of sculpture, in particular, has not been able to gain a modern and contemporary state both in socio-cultural terms and in terms of values, and indeed it has not been allowed to do so. It is for this very reason that our sculptures are very few and inadequate and so are our artists who work and struggle with sculptures ceaselessly, patiently and indefagitably.

I, on my part, evaluate the sculptors from a different perspective for these reasons and pay unmatched respect to them.

One of the young and diligent sculptors in our country is, to my way of thinking, Mustafa Bulat. As far as I know and remember, he started his academic career at the Faculty of Fine Arts in Atatürk University in Erzurum after he had graduated from Hacettepe University. And he has been there since then. I can say that I have always followed him and his works. I saw both his name and his human-size works in the International Sculpture Symposiums and International Workshops, which was a matter of pride and pleasure for me. His close involvement in the art of sculpture and the outer world in the face of his environment is worth every sort of praise, especially when his interest is proved by his works.

Taking a panoramic look at his works of the last 7-to-8 years, we can realize that human factor is a leading one in his works. There is a man who can keep himself up in the face of everything against him in some of his works and another one in others who does not know where he is and who has lost his tie with the life itself and has got lost in it... But a man...

In his sculptures made with different and mixed techniques, Bulat has treated some subjects a few times from different perspectives. The theme of ‘somewhere once upon a time’, for example, has been carved in different sizes both as marble and plaster. For my part, man seems to be full of the memories of the past in one of them while unconscious of the time and place in which he is. Hs ability to gain the abstract humans these impressions is caused by an original power that Bulat places in his sculptures, his humans.

His work entitled ‘Dream of Childhood’ is a gorgeous one of the dimensions 78x35x30 cm, which is made from mixed materials. What dream, or dreaming is made to mean is understood as soon as one looks at the sculpture.

The metaphoric narrative of the gloomy title ‘Window, Balance’ of dimensions 40x16x10 is strongly reflected through the colour of material and its loopholed pattern. His bronze casting sculptures, mini sculputres, are able to have themselves accepted in all their emotional narratives in spite of the massive size of their bases.

Viewing Bulat’s works collectively, both the developmental line and narrative facility can be easily followed, a quality which makes it possible to determine the artist’s place in the future more easily.

Self-assured of his accomplishments in the future with a view to his bright past, I would again like to congratulate our artist on his ardent attempts and
Professor Babek Kurbanov,
The Moment Turned into a Statue


The History of Sculpture has recorded the names of great artists like, Miron, Praksitel, Poliklet, Michaelangelo, Rodin, Konenkov, Muhina, Vucetic and İlhan Koman , to the History of World Civilization in gold-plated letters.They all were able to enrich the Art of Sculpture depending on new artistic and aesthetic principles and by using expression and design tools all of which were in favour with the philosophic and aesthetic ideals of their times.Their achieving an eternal seat in the Hall of Art History was directly related with how they brought the humanitarian ideals and universal moral- ethical values into light and with their authentic art , expressed these with ultimate professional and artistic skills. In fact, since the art of sculpture has less means of artistic expression, artists encounter some difficulties in reflecting the reality. At first, the quality of the material to be used (stone, marble, bronze, wood, plaster), evaluating the material in an appropriate way, conveying an essence of spirit to these solid materials and adapting them to the ideal subject and composition of the work, play an important role during the period of creation. As might be expected, considering the past artistic values and principles important, in addition, showing respect to the predecessors, having the talent of benefiting from these in a productive way should not be ignored.Problems, like the position of the statue in the exhibition hall, the size, the quality of the material, the colour, and sometimes their artistic syntheses are always the problems that artists confront and wait to be solved. All these description and expression tools actually are of great value in expressing a world of ideals at a frozen moment.E. Falkonye, a famous sculptor, was completely right by expressing that a statue was a word uttered once.One of the German art theoreticians of the Classical Era, Lessing, expressed this idea more clearly in his work "Laokoon".
We are of the opinion that it is possible to state that all these principles related with creativity mentioned above may also be characterized with the art of Mustafa Balat in Modern Turkish Art of Sculpture who stands as a prominent figure with his creative style, aesthetic principles and point of view in art.For instance, at first glance, the images which resemble like abstract figures, in fact are closely connected with the aesthetic principles coming from a rather long history of Art of Sculpture. The philosophical generalization, symbolizm, statisticality, detailed labour on the material like the talent of a jeweller, strong associative comparisons, the sense of eternity which belong to the art of Mustafa Bulat, draw him close to the artistic aesthetic principles of the ancient artistic works, especially of the Anatolian, Ancient Egypt and Ancient Greek Sculpture.This similarity may clearly be noticed in Bulat's works if his "Bekleyiş", and " Hesaplaşma" are compared with "Khonso's Bust" (Cairo Museum), and "Hera of Samos" (Louvre Museum). However, it would not be right to regard Bulat's creativity as an archaic art , depending just on the traditional principles and subjects.Besides all stated above,the works of the artist possess quite a contemporary appearance.This, in the first hand is directly connected with how contemporary the aesthetic principles and the ideal subjects the artist select are.Thus, these subjects express the greatness, universality, eternity, magnificence of human individuality in our times.It is not a coincidence that human faces among many of Mustafa Bulat's statues and the lines that they hold are not reflected in a detailed way as they are among the realistic works, yet they are reflected more like silhouettes and in a style which can not be perceived at first glance.Perhaps, with a style like this, the artist strives to express a more generalized and universal image and a symbolic form rather than a reflection of a real person.
The words of one of the world-wide famous pianists of XX.century, S. Richter, come to minds when we think of the aesthetic perception of Mustafa Bulat's works:"Our ears perceive rapidly and easily what we are accustomed to, what we are acquainted with and what we have listened many times before. I know that whenever I listen to a new work, I always feel that there stands a resistance within myself. Without overcoming this resistance it is not possible to improve the musical ear and musical sensation".
Naturally, it is of great importance to have the ability to exclude ourselves a bit from the circle of former aesthetic values and to overcome our "inner-resistance" during the perception of the contemporary works of art, including statues.Recently, aestheticians have started worrying on similar ideas like these.This tendency can be found out in Dabney Townsend's work "Introduction to Aesthetics". For instance, we may be inclined to identify pop art and performance arts as contemporary art.However, this will remain among the theses mentioned before.If we believe that art stands beyond what the word of art claims aesthetic, this also may be a subject of dispute. For instance, it requires rather a long time to accept many popular forms as art. Shakespear's plays were popular in his time. Today, they all are considered as art.Perhaps cinema and rock'n roll will share the same fate. This could only be judged in the light of a theory.Arguments like these, in either way, assume that our theoretical language has the capability of describing and perceiving, concerning how we name things as aesthetic.
A professional and artistic education is required in order to aesthetically perceive Mustafa Bulat's works.As a matter of fact,generally contemporary works of art, including sculpture works based on abstract art principles, have distinct aesthetic principles other than the ones of the former periods.All are suited to human emotions and excitements compared to the art monuments created in distant past. In this aspect, contemporary modern movements, including abstract art of sculpture in a way stands closer to the instrumental music (symphony, concerto, sonata, plays), actually to the world of emotions and excitements, it creates. Particularly, it is possible to observe this among the small sized lyrically characterized "miniature" works. For instance, ("Yansıma" Pic-1), ("Geçiş" Pic-2), ("Hesaplaşma" Pic-3), etc. The artist is aware of the fact that the materials he uses have unlimited potential-aesthetic features in manifesting the essential ideals and artistic properties, thus deals with the aesthetic qualities of the materials (colour, flexibility, toughness, reflectivity) in a fastidious way.Herein, the artist also benefits from the syntheses of these materials (granite, bronze,marble, aluminium, onix) productively.
One of the prominent characteristics of the artist's creativity is his desire to create monumental works. This may easily be observed essentially in his works of abstract style. Among these works, talent for labour, in other words , his craftsmanship in carving which is substantially important for a sculptor is proved in particular.With just one word, the artist avails the material suitable for his artistic desires. It is possible to observe this among the works of the artist based on carving techniques.
Mustafa Bulat, as an artist, on the way to perfection in his art, strives to improve his artistic qualities.This is always noticeable in his interest in fresh artistic-depiction tools and subjects.
Bulat played a crucial role in institutionalizing the art of sculpture, and in providing contemporary art education by the establishment of the Department of Arts with his efforts.
Bulat always shares his knowledge and experience with his students. The cultural activities of his students and participation of our university in these events in an active way are pleasing proofs to this. Mustafa Bulat's individual contributions to Palandoken Snow Statue Competition which is held every year with the participation of our students, the seminars where the sculptors of our country and neighbour countries meet, International Stone Statue Symposium, laying the foundation for the establishment of the first open-air museum within the university campus are clearly noticeable.
This year, within the 50th annual celebration of our university activities, we had the great opportunity to welcome the authentic artistic style and aesthetic principles among the recent works of this talented artist in the Mustafa Bulat 1+1 Individual Statue Exhibition which was held on 11-17 June 2007. We strongly believe that we will witness his creative successes in the future.

RESOURCES:
1 – BALLER E.A; Sosialnıy Progress i Kulturuoye naslediye, Moskova, 1987
2 – KULİKOVA İ; Antiiskusstvo i burjuaznaya deystvitelnost, Moskova, 1978
3 - Sanat Ansiklopedisi, Cilt II, VII. Fasikül, İstanbul, 1983, s.720
4 – TOWNSEND, Dabney, Estetiğe Giriş, İstanbul, 2002, s.98
5 – V.İ. Tolstıx, Esteticeskoye, vospitaniye, moskova, 1972, s. 88,- 89
CONFRONTATİON(S)


Place and time… The extensions of defining the life... The concepts for the definition of its existence. Man’s journey from the past through the present to the future, namely the time...
A concept among the most concrete findings of man’s history. Starting at a given time, life passes quickly and oscillates between the past and future, confronting us with the realities at a given point of it.
Mustafa Bulat is in the process of searching in his sculptures for the traces of these confrontations within the art, which is the only witness to man’s existence in the old times...
He is, in a sense, investigating the confrontation of the entity in the loss extending from a moment at a point to another time in the face of the abstraction of the extension assumed to be drawn between two ends in the universe.
Two figures of woman, a figure of man, a half-chiseled and melted stone... Two humans confronting within the place and representing the repeated continuity of life...
A figure and the shapes from the extensions with distinction at different places... The most distinguishing is a confrontation...
For Bulat, confrontation finds a place for itself in the sculpture-producing ide by the conversion of the figures used in the place into peculiar shapes...
Two different humans take place in the utmost simplicity, narrative. The place and time in which life exists...
The event that is defined as the starting point and a setting of life in the historical process......
In every setting, this event of confrontation is witnessed.... These settings are beyond the real places where we share our lives.... Real settings and real times are the symbols/images that we try to express in figures/forms.
Figures and settings are the targets to reach, a process that has been experienced from the beginning of life onward. Formal lure of the textural surfaces orientates the movement and energy in Bulat’s sculptures, in which doors stand out as symbols...
Setting and confrontation... The most powerful image associated with the door is meeting and confrontation…
With a metaphysical or mystical confrontation does Bulat symbolize the concept of confrontation... With a concept parallel to the act of going... The peak of the passion for confrontation is in the end point of a road turning into two spots in a setting by confrontation and evoking its beginning...
Only then is the pain of waiting perceived and a door that leads to the confrontation becomes a place of meeting and, facing and confrontation…
Every object is an image or symbol in Bulat’s art. The basis of Bulat’s sculpture designing is based on the research for the creation of thought. In Bulat’s works, world windows, doors and sundials open to the life labyrinths within the stone among the irregularly-cut sculptures of geometric flat-cut forms.
Outward massive stones are cut and dressed in such a way as to stand on the ground.
A new perspective is created where they stand and thus each angle is designed to exhibit the life in the stone.
In other words, polished surfaces are attached to the wall form and the marble is provided with the air that it is still original and untouched by the artist in its earliest form.
Bulat aims to focus on the dissimilar evocations of the associations he finds between the styles.
To realize these purposes, he questions the subjects in setting and time. Each form, each object that seems familiar to us gains a concrete value and turns into a new position. In this process, he inclines towards the thoughts, or the values, that rest on the form. He tries to assign new concepts to the objects that express themselves and to create different thoughts by these assigned thoughts in his works, namely sculptures.
Bulat dives into syntheses in this process, striving to create new thoughts in the known values on setting, time and concept. Synchronism, his passion that gives multi meanings to the dimension of thought, changes into new thoughts. Creating thought, the impulsive force of existence, is resolved with the individual posture.
Figures are converted into compositions, styles into images, symbols and sculptures, the very sculptures by Mustafa Bulat....

Serap BULAT
REFLECTIONS ON “1+1 CONFRONTATION”

Zeynep Yasa Yaman

The works of Mustafa Bulat, who completed his BA and MA at the Department of Sculpture, Faculty of Fine Arts in Hacettepe University, and his PhD in field of Classical Archaeology, Institute of Social Sciences in Atatürk University, bear the traces of the disciplines of arcaheology, history and sculpture.

In his works, he concentrates on the cultural traces left by the nature, life and man in the sense of a momentary time that renders the “past, now and future” the same. While bringing them together at the present, he puts the emphasis on the way they are perceived today rather than a chronological order.

Ever since his days as a student at school, he has problematized such concepts as “nature”, “goddess”, “shadow”, “life”, “death”, “reflection”, existence”, “power”, “hope”, “dream”, “thought”, “ascension”, “confrontation”, “settlement”, “time”, “place”, “passage”, “waiting”, “balance”, “road”, “traces of the past” and disintegration” and put them in his sculpture. He now focuses on “confrontation” as his problematic topic. Through 35 works on his exhibition under the name of “1+1 Confrontations”, Bulat clearly reveals the effects on his art of sculpture, his choices, his analyses and solutions and his final synthesis.

Realizing an archaeological excavation into his own past, he carries onto the exhibition centre the concepts that feed his 15-year-long works and invites them to face him and each other. When Bulat incarnates his views of man/man’s creation and nature/nature’s creation and collects them as a work of art, this collective exhibition makes references to Bulat’s identity, the processes of his creation and his existence.

Not only does he question the archaeological past of man’s creation and the aesthetic pleasure hidden in the details of life and forgotten in an air of unawareness and his relationships, but he confronts himself and his obsessions, as well.
For example, he focuses on the importance of the wheel found in the Central Asia and first used by the Sumerians in 3500 BC on today’s machine age and modern world, thereby rendering it an artistic detail instead of being an ignored one. Just as the mummified human figure on an old wheel connects the significant relation between wheel and man to its past and present, so he runs after the values that have survived from the past to the present, that are protected and that still exist.

The civilization of Egypt, the ability of this civilization to carry today’s life to future by keeping it in death is making visual the link between its importance on body of a functional importance for life and its preservation for this purpose and the desire of the sculpture to convert this body into stone and render it immortal. The pyramids built by the ancient Egyptian pharaohs to transport the dead bodies and worldly richness to the future, these gorgeous architectural statues and their inherent spirit rise up in Bulat’s works and face themselves today and what he has created.

Bulat is interested in every sort of architecture and architectural details, the elements constructing the building, the debris, and the mystery of vertical-horizontal relationship, namely that of composing and standing on feet. Therefore, stone is not always a tool to be carved to be converted into a sculpture, but also the basic unit that leads to perception of the architectural logic. Bulat often shows with the man himself the architecture, which has carried the past of mankind and civilizations to the present and which should be faced in the counter-war for the continuation, organization and preservation of the life, a war that he has launched with an inspiration from the nature. A tombstone, a ruined wall, a shattered stair or platform and a half-destroyed column or supporter are among the basic forms of his narrative. In his works in which the relationship between the shaped nature and man is problematized, figures are located not only in the interior settings but also on the structure as the one that manages this organization. Bulat indeed focuses on the pyramids and ziggurats of the Egyptian and Mesopotamian cultures as well as the basilica of the Christian culture and mosque, tomb, madrasah, caravansary and such architectural forms of the Islamic culture, also elaborating the diversity of the approaches differing and concealed in the architectural details. He faces, gets closer to and tries to apprehend the thought, traces of life, labor and creativity that cower in the architectural elements such as stairs, arch, tromp, and so on which he described upon careful selection.

Bulat refers to almost all techniques and tools of sculpture. However, the relationship between the sculpture and stone in its far historical background is portrayed in this way. The sculptures of ‘goddess’, which form direct relationships between the concepts of birth, death and creativity, occupy an important place in Bulat’s art of sculpture as the symbol of life or immortality. Bulat carries his background of archaeology to his goddesses as well as the “Understanding of the Universal Soul” maintained by Pantheism, which is philosophically based on the Ancient Greek Stoicism and represented as a philosophical doctrine by Plotinos (205-270) in the ancient Greek philosophy and also by Giordano Bruno (1548-1600) and Spinoza (1632-1677) after the Renaissance, and which gave birth to Hegelianism and the doctrines of Spinoza.

He often uses the goddess and triangle as the form of balance, holy trinity, women reproductivity and creation. While using the material in his different geometric and architectural designs with an eye to their masculine and feminine qualities, he makes us feel the different textural shapes of the stone and the changes it experiences in the hands of the sculptor.

The senses ‘unfinished’, ‘disintegrated’ and ‘coincidental’ are the attitudes he deliberately adopts. The figures he places in the architectural details, such as arcade and stairs’ top that he plucks from the whole work reflect the aspect of the life-building architecture that mangles, isolates, plucks, does not compare, does not bring together, prevents the confrontations and sets the statue and position within man-nature-architecture relationship.

Another problem of Bulat can be described as understanding the balance in all these destructions. In his works in which he makes one feel that balance cannot be explained by similarity and equal forms as it has a more complex structure, he also questions the relationship between balance and hugeness. In such works by him, the figures in either pan of a balance talk to each other but present differing images. Perhaps the most similar and seemingly equal forms in his works are the ones concerning copulation, insemination and birth. The forms are clamped together, retire into themselves and thus get protected. Life goes on...

On the other hand, the exhibition “1+1 Confrontations” makes references to confronting, not confronting, being unable to confront, lack of dialogue and confinement to one’s inner self and also intends to show that just as man bases his existence on the nature, so he wants to hide his fear in his own works even in his death. Necropolis, smaller graveyards and tomb monuments show that the most important part of confrontation is located in between the life and death.

Confronting with ourselves and the past within time, failing to dare to do so for fear of the complexity of the experiences and memory, losing self-confidence and then escaping is as problematic a process as the subconscious impulse of this desire. It is not an easy job to open a debate on the life, past, socio-cultural attitudes and psychological quandaries, but most artists have done so or will inevitably find themselves attempting to do so sooner or later. Therefore, the exhibitions “confrontation” are not few in number today. And here is the one by Mustafa Bulat, a bridge that he has built between the past and present for the sake of his dreams for the future.
On the Sculptures of Mustafa Bulat

While the sculpture reaches its form through the universal values of art, its essence is determined by the geography where its maker, namely the artist lives. The geography where he/she lives is the whole of social, cultural and economic backgrounds of the scoiety in which he/she lives. Naturally, it points to the whole of man living in this geography. Through this sign that enters our perspective, we approach the man, try to understand him and give meanings to whatever he does.

On the other hand, our perspective may enable us to have an opinion of the dimensions of a measurable table, cupboard, field or skyscraper. We can even make an estimated calculation of area or mass and arrive at definite results by using scientific methods when requested.

While quantitativeness in formal state seems possible in the artist’s sculptures, it can be seen that quantitativeness towards the essence of the sculpture is an impossible-to-escape state. While the values of width, height and length provide the physical dimension in Bulat’s sculptures, we can only perceive the artistic dimensions that we can not squeeze into the dimensions in the artist’s sculptures only by touching them, seeing them, hearing and feeling them, that is by internalizing them completely.

This immeasurable quality of the sculpture distinguishes it from the other measurable objects, also making it difficult to understand and perceive them. However, Mustafa Bulat has managed to overcome the abovementioned difficulty on the way to embracing his spectators by bringing together the everyday states of man and spatial elements. Bulat approaches the everyday states of man and brings together these states, or dreams, with stone, thus adding dimensions to them.

Through his sculptures in his exhibition, Bulat leads us to think about where, how and in what we live; he also reveals the everyday and immeasurable states of man, such as love, fear and anxiety.
Mümtaz Demirkalp, 2007
THE MOTIF OF PASSION QUALIFYING M. BULAT’S SCULPTURES
Kaya Özsezgin
The silent dialogue between the material from which a scultpure is created and the artist who reproduces it by converting determines the structural dynamics of the end product that can be created at the end of this process. In fact, this determinism is true to all branches of art. However, a sculpture keeps in itself the changeable quality of this end product because of the qualitative-concrete values it contains and while carving this on the hard or semi-hard pores of the material, it still keeps itself confined to the predetermined dimensions and shape of the end product. This is a case that is shaped from inside toward outside in a sulpture and that requires the artist to hold his/her dominance over the object at a dominant level at all times.
As is known, carving, chiseling, modeling or constructing different elements to create a given structure are among the techniques frequently tried and used in sculpture. These methods may either be connected to one another within the artist’s practice of working or handled at the level of preference as a singular working principle for long.
As a young artist, Mustafa Bulat seems to be attempting in either way within the context of technical solution procedures of the issue. It is possible to witness in his works that he has made use of different materials and thus different technical solutions; for example, it can be observed that he has handled, or is handling, the white marble in a process focusing on the ‘main form’ as a worker loyal to this traditional material. What, however, remains unchanged in either method is the constructiveness of this main form and its indicativeness to ‘human’. Whether in his sculptures referring to the theme of captive man, which are made from two materials, bronze and aluminium, the former being hard and the latter relatively soft, or in his monumental bronze works which place the emphasis on man’s superior and creative identity, the unchanged essence of his works is the unconsumed cynosure of the sculpture and its structural harmony handled within the context of human body and its deformation. Yet it is not surprising that this harmony is associated with the modernist tendency in terms of form though loyal to the dimensions of meaning glorified by the classical culture. In his scultpures that can be categorized under both groups and in his other sculptures that have an indirect connection with these two groups, man in his posture and superior behaviour keeps attracting the viewers. In his marble sculptures, in particular, horizontal linear details showing a structural trend harmonious with the vertical position of the top-down figure also reflect the quality of a layered flow.
All the above points may be taken as the indicators of the fact that the artist approaches the issue of modern sculpture from an analytical and conceptual perspective. These indications, which can be defined as connective characteristics of the artists of the same generation, underline once more the very fact that a scultpure can be included in the scope of modernity in terms of mass and place, the state of belonging and identity, meaning and interpretation.
Bulat, on the other hand, carries out an important duty parallel to his mission as an artist in a distant corner of Anatolia as he has undertaken to work as an art trainer at the university in Erzurum for some time. To become an artist and an art trainer because of the cultural structure and conditions of Turkey necessitates a self-sacrificing process of working to that you perhaps cannot witness in any other countries. When his identity as a sculptor is combined with his mission of teaching the sculpture and, above all, making it popular in that part of the country, the symbolic meaning of the product is doubled and carries the problems to be emphasized by the artist on an intellectual scale to new and further points.
If Bulat’s identity as a sculptor is going to be a reference for the artistic connections to be established between the existing works and the ones that he will produce from now onwards, the price of passion and excitement will thus pay itself.